HAYVANLARDAN TANRILARA
SAPIENS
İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi
Yuval Noah Harari
I. KISIM
BİLİŞSEL DEVRİM
Önemsiz Bir Hayvan
YAKLAŞIK 13,5 MİLYAR YIL ÖNCE, Big Bang
olarak adlandırdığımız bir şeyle madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı.
Evrenimizin
bu temel özelliklerinin hikayesine fizik
diyoruz.
Bunların ortaya çıkışından yaklaşık 300
bin yıl sonra madde ve enerji, atom adını verdiğimiz daha karmaşık yapılar
ortaya çıkardılar, bunlar da zamanla birleşerek molekülleri oluşturdu.
Atomların, moleküllerin ve aralarındaki
etkileşimin hikayesine kimya diyoruz.
Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce, Dünya adı
verilen gezegende, bazı moleküller organizma adı verilen oldukça geniş ve
karmaşık yapılar oluşturdu.
Organizmaların hikayesine biyoloji diyoruz.
Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo sapiens 'e ait organizmalar,
kültür adını verdiğimiz daha da karmaşık yapılar oluşturdular.
Bunu takip eden insan kültürlerinin
gelişimine tarih diyoruz.
Tarihin akışını üç önemli devrim
şekillendirdi:
- Yaklaşık 70 bin yıl önce başlayan
Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım Devrimi ve tarihi sona
erdirip bambaşka bir şeyi başlatabilecek yalnızca 5 bin yıl önce başlayan
Bilimsel Devrim.
Bu
kitap, bu üç devrimin insanları ve diğer organizmaları nasıl etkilediğinin
hikayesini anlatıyor.
* * *
Tarihten
çok önce insanlar vardı.
Modern
insanlara benzeyen hayvanlar ilk olarak yaklaşık 2,5 milyon yıl önce ortaya
çıktı.
Fakat
sayısız nesil boyunca aynı çevreyi paylaştıkları çok sayıda organizmadan
ayrışmadılar.
İki
milyon yıl önce Doğu Afrika'ya bir gezi yapsaydınız, çok tanıdık insan
karakterlerine tanık olabilirdiniz: çocuklarına sarılan endişeli anneler,
çamurda oynayan çocuklar, rahat bırakılmak isteyen yaşlılar ve toplumun
kurallarına başkaldıran gençler, görmüş geçirmiş yöneticileri ve köyün güzelini
etkilemek isteyen gösteriş meraklısı maçolar.
Bu
arkaik insanlar âşık oldu, oynadı, yakın arkadaşlıklar kurdu, güç ve statü için
mücadele etti. Fakat bunu şempanzeler, babunlar ve filler de yapıyordu.
İnsanların
hiç de özel bir durumu yoktu.
Hiç
kimsenin, elbette insanların da, bir gün kendi soylarından gelenlerin ayda
yürüyeceğine, atomu parçalayacağına, genetik kodu çözeceğine ve tarih kitapları
yazacağına dair en ufak bir fikri yoktu.
Tarih
öncesi insanlarla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey, etraflarına goriller,
ateşböcekleri veya denizanalarından daha fazla etki etmeyen sıradan hayvanlar
olduklarıdır.
Biyologlar
organizmaları türler halinde sınıflandırır.
Hayvanlar
eğer birbirleriyle çiftleşip üretken yavrular yapabiliyorlarsa aynı türe ait
kabul edilirler. Atların ve eşeklerin yakın geçmişten ortak bir ataları vardır
ve bu iki hayvan pek çok fiziksel özelliği paylaşır.
Buna
karşılık birbirlerine pek az cinsel istek duyarlar. Eğer teşvik edilirse
çiftleşirler de, fakat katır adı verilen yavruları kısır olur.
Dolayısıyla
eşek DNA'sındaki mutasyonlar asla atlara (veya tam tersi atlardaki eşeklere)
geçemez.
Bu
iki tip hayvan, sonuç olarak ayrı evrimsel yollarda ilerleyen iki ayrı tür
olarak kabul edilir.
Buna
karşılık, çok farklı görünen bir buldok ve bir spaniel aynı türün üyeleridir ve
aynı DNA havuzunu paylaşırlar.
Memnuniyetle
çiftleşebilir ve yavruları da başka köpeklerle çiftleşerek başka yavrular
üretebilirler.
Ortak
bir atadan evrimleşen türler "cins" adı verilen bir başlıkta
toplanır.
Aslanlar,
kaplanlar, leoparlar ve jaguarlar Panthera cinsinin altındaki farklı türlerdir.
Biyologlar organizmaları iki parçadan oluşan Latince bir isimle adlandırırlar.
Önce
cins, sonra tür. Örneğin aslanlar Panthera leo olarak adlandırılırlar, Panthera
cinsinin leo türü.
Bu kitabı okuyan herkesin Homo sapiens olduğunu
varsayabiliriz.
Homo (insan) cinsinin sapiens (zeki)
türü.
Cinsler
de kendi içinde ailelere ayrılırlar, örneğin kediler (aslanlar, çitalar, ev
kedileri), köpekler (kurtlar, tilkiler, çakallar) ve filler (filler, mamutlar,
mastodonlar).
Bir
ailenin tüm üyelerinin soyları kurucu bir anneye veya babaya dayanır.
Örneğin
en küçük ev kedisinden en vahşi aslana tüm kediler, yaklaşık 25 milyon yıl önce
yaşamış ortak bir kedi atasını paylaşır.
Homo
sapiens de bir aileye mensuptur.
Bu
sıradan bilgi tarihteki en sıkı korunan sırlardan biriydi.
Homo
sapiens uzunca bir süre kendisini diğer hayvanlardan ayrı, ailesiz (kuzeni veya
kardeşi, hepsinden de önemlisi ebeveyni olmayan) bir yetim olarak gördü, ama
durum böyle değildi.
Sevelim
ya da sevmeyelim, büyük maymunlar adı verilen gürültücü ve büyük bir grubun
üyesiyiz.
Yaşayan
en yakın akrabalarımız arasında şempanzeler, goriller ve orangutanlar var, ve
şempanzeler bunların en yakını.
Yalnızca
6 milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu.
Bunlardan
biri tüm şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.
Dolaptaki
İskeletler Homo sapiens bundan daha da rahatsız edici bir sır saklıyordu.
Pek
çok diğer medeni kuzenlerimizin yanı sıra, bir zamanlar birkaç erkek ve kız
kardeşimiz de vardı.
Tek
insan türü olduğumuzu düşünüyorduk, çünkü son 10 bin yılda türümüz gerçekten de
dünyadaki tek insan türüydü.
Yine
de aslında insan kelimesi gerçekte "Homo cinsine mensup bir hayvan"
anlamına gelir ve eskiden bu cinste Homo sapiens dışında pek çok tür mevcuttur.
Daha
da ötesi, kitabın son bölümünde de göreceğimiz gibi, çok da uzak olmayan bir
gelecekte Sapiens olmayan insanlarla da karşılaşabiliriz.
Bu
durumu açıklığa kavuşturmak için sıklıkla "Sapiens" terimini Homo
sapiens türünün üyelerini belirtmek için kullanacağım, buna karşılık
"insan" terimini Homo cinsinin tüm uzak üyelerine saklayacağım.
İnsanlar
ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika'da, "Güney Maymunu"
anlamına gelen Australopithecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleşti.
Yaklaşık
iki milyon yıl önce, bu arkaik erkek ve kadınların bazıları anayurtlarını
terkederek
Kuzey
Afrika, Avrupa ve Asya'nın çeşitli yerlerine göç ettiler.
Kuzey
Avrupa'nın karlı ormanlarında hayatta kalmak, Endonezya'nın nemli
cangıllarından daha farklı özellikler gerektirdiğinden, insan toplulukları
farklı yönlerde evrildiler.
Bunun
sonucunda pek çok farklı tür ortaya çıktı, bilim insanları da bunların her
birine ayrı birer şatafatlı Latince isim koydular.
Avrupa
ve Batı Asya'daki insanlar çoğunlukla "Neandertaller" olarak
adlandırılan Homo neandertalensis'e evrildiler ("Neandertal Vadisi
İnsanı").
Neandertaller
Sapienslerden daha güçlü, daha kaslıydı ve Buzul Çağının Batı Avrasyasına
uyumluydular.
Asya'nın
daha doğu bölgeleri "Dik adam" anlamına gelen Homo erectus tarafından
mesken tutulmuştu.
Bu
tür, bu bölgede iki milyon yıla yakın bir süre hayatta kalarak şu ana kadarki
en dirençli insan türü oldu. Bu rekorun bizim türümüz tarafından kırılması
oldukça zor görünmektedir.
Homo
sapiens'in bin yıl sonra bile ortalarda olacağı şüphelidir, bu yüzden iki
milyon yıl bizim başarabileceğimiz bir şey değil kesinlikle.
Endonezya'daki
Java adasında "Solo Vadisi İnsanı" anlamına gelen Homo soloensis
yaşamaktaydı.
Bu
tür de tropik yaşama uyumluydu.
Diğer
bir Endonezya adası Flores'te arkaik insanlar bir cüceleşme süreci geçirdi.
İnsanlar
Flores'e ilk defa deniz seviyesi olağanüstü derecede düşükken geldiler; bu
esnada adaya anakaradan kolayca ulaşılabiliyordu.
Denizler
yeniden yükseldiğinde, bazı insanlar kaynakları çok kıt olan adalarda mahsur
kaldılar.
Daha
çok yiyeceğe ihtiyacı olan büyük insanlar ilk önce öldüler, daha küçük
yapılılarsa çok daha iyi hayatta kalabildiler ve Flores insanları nesiller
boyunca cüceye dönüştüler.
Bilim
insanları tarafından Homo floresiensis olarak bilinen bu kendine mahsus tür
ancak bir metre boya ulaşabiliyor ve 25 kilogramdan daha ağır olmuyordu.
Buna
karşılık taştan aletler yapabiliyor ve hatta zaman zaman adadaki filleri bile
avlayabiliyorlardı (adil olmak gerekirse, adadaki filler de cüce bir türdü).
2010'da,
bilim insanları Sibirya'daki Denisova mağarasını kazarken fosilleşmiş bir
parmak kemiği keşfettiklerinde, diğer bir kayıp kardeş de hiçlikten kurtarıldı.
Genetik
analiz, parmağın daha önceden bilinmeyen bir insan türüne ait olduğunu
kanıtladı ve bu türe de Homo denisova adı verildi.
Kim
bilir daha kaç tane kayıp akrabamız diğer mağaralarda, adalarda ve farklı
iklimlerde keşfedilmeyi bekliyor.
Bu
insanlar Avrupa ve Asya'da evrim geçirirken.
Doğu
Afrika'daki evrim de durmadı. İnsanlığın beşiği "Rudolf Gölü İnsanı"
anlamına gelen Homo rudolfensis, "Çalışkan insan" Homo ergaster ve
hiç de alçakgönüllü davranmayarak "Zeki İnsan" adını verdiğimiz
türümüz Homo sapiens gibi pek çok türe ev sahipliği yapmaya devam etti.
Bu
türlerin bazı üyeleri dev gibiyken bazıları cüceydi.
Bazıları
korkutucu avcılarken bazıları zararsız bitki toplayıcılardı.
Bazıları
tek bir adada yaşarken pek çoğu kıtaları aştı.
Ama
hepsi Homo cinsine mensuptu.
Hepsi insandı.
..............