AKIL ve ZİHİN ÇAPI
Doğal ve Beşeri Akıl
Doğal akıl, Tanrı vergisidir ama beşeri akıl tanrı vergisi değildir.
İnsanın kendisinin ürünüdür.
O nedenle hiçbir bebek, doğuştan beşeri akla sahip doğmaz.
Sonradan ona bu akıl, eğitimle monte edilir.
Yani insan, beşeri aklını üretirse bu akla sahip olur.
Üretmezse bu akla sahip olamaz.
Beşeri akıl, insanın anlamsal yani manasal yapısıdır.
Neden biz bir tane icat yapamıyoruz da elin oğlu
binlerce icat yapabiliyor? Halbuki onlarda da bizde de doğal akıl var.
Çünkü biz, icatları yapan beşeri aklı kullanmıyoruz.
Niçin?
Çünkü biz "beşeri düşünme" işlemi yapmıyoruz.
Beşeri Akıl
Osmanlı’nın ve Müslümanların geride kalmalarının bir
sürü sebeplerini keşfetmeye çalışmakla vakit israf etmek yerine, bugün ne
yapmamız gerektiğine odaklanmak gerekir.
İleride bizim de bu düşünmeyi yapmadığımızı tarih yazacaktır.
Osmanlı’nın çöküşünün tek temel nedeni vardı.
O da; o devirlerde insanlığın yaptığı ve icatları üreten beşeri
sistemli düşünme işlemini yapmamasıdır.
Çağımız; düşünme ve akılcı düşünme çağıdır.
Var olmak istiyorsak toplum olarak bu düşünmeye ulaşmamız ve onu
yapmamız şarttır.
Başka her şey boş iştir.
Toplumunu seven, bu konuda toplumuna yardımcı olmalıdır.
Akılcı düşünemeyenlere yaşam yoktur artık bu yeryüzünde.
O nedenle Beşeri
aklın ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilmek gerekir.
İşte biz, bunu yapmaya ve öğretmeye çalışıyoruz.
Bunu yapmak zor bir iştir.
Ve biz toplum olarak zor işlerden kaçarız.
Bu iş, zihinsel düşünme işidir.
Hadi yapalım!
Neden yapmıyoruz?
Yapmaya ne gerek var ki!
Bunu yapmadan da ülkeyi yemek imkanı varken neden yapalım ki,
denmemelidir.
Çünkü halk olarak herkes bunun faturasını ödüyor ve ödeyecektir.
Bugün bile milletimizin karnını doyuramaz olduk.
Aslında canlıların ve insanların beyinlerinde akıl ve
zihin diye bir lob yoktur.
Ama canlıların akıl ve zihin dediğimiz aygıtın işlevini gören
mekanizmaları vardır.
Akıl, düşünme işlemini yapan aygıt ve mekanizmadır.
Akıl, düşünme komütatörüdür.
Felsefede akıl; soyut düşünme, anlama, kavrama,
soyutlama ve hükme varma yetisidir.
Bir fikirden başka bir fikir üretmedir.
Aslında beşeri akıl, soru sormaktır.
Zihin, o soruyu cevaplama işlemidir.
Fikir ve bilgi soyut şeylerdir.
Manevi demek; manasal yani anlamsal demektir. İlahi olan demek
değildir.
“İnsan;
insani fikir ve bilgi ürününden ibarettir.”
AKIL ÇAPI NEDİR
Akıl çapı; olgu, obje ve olaylar
hakkındaki bilgi, fikir, algılama ve düşünebilme miktarıdır.
Kişi, ne kadar çok boyutu ve katmanı biliyor, soruyor ve
algılayabiliyorsa akıl çapı o kadar geniştir demektir.
Bir insanın akıl çapı ne kadar ise o kadar insandır.
“İnsan demek; anlamak ve
algılamaktır.”
Bir şeyi anlamak önemlidir.
Ama onu algılamak daha önemlidir.
Çünkü algılamak bir şeyi kavramak ve o şeyle oluşmaktır.
Bir şeyi algılamak ve onunla oluşmak ancak onun üzerinde düşünme
işlemi yaparak zihinsel boğuşmakla olur.
Duyumdan anlamaya, oradan algıya, algıdan kavramaya
gidilmelidir.
Hafızayı Geliştirmek
Hafıza, bilginin depolandığı yerdir.
Bilgi öğrenmek hafızayı geliştirir.
Yeni ürün; aklın, bilgi üzerinde düşünerek zihni kullanmasıyla
üretilir.
Bilgileri boşuna ezberlemek önemli değildir.
Hafızanın gelişmesi, aklı ve zihni geliştirmez.
Öğrendiğimiz bilgilerin üzerinde düşünmek aklı ve zihni
geliştirir.
İşte bize lazım olan da bu düşünmedir.
Sadece hafızanın gelişmesi, ağzın çok çalışmasına yarar. İnsanı
boşboğaz, geveze yapar.
“İlim Çin’de de olsa alın,” söylemi yerine “ilmi sen üret,”
söylemine geçmek gerekir.
Aklın ve Zihnin Çapını Genişletmek
Mevcudun ilerisine geçmek, öncelikle aklın ve zihnin
mevcut çapını genişletmekle mümkündür. Mevcut akıl çapı ile mevcudun ilerisine
geçilemez.
Aklın ve zihnin çapı bir tek işlemle genişler.
O da; okumak ve üzerinde sistemli düşünme yapmaktır.
O nedenle ne kadar çok okuma ve düşünme yapılırsa akıl çapı o
kadar çok genişler.
Düşünme işlemi yapmak, beyin moleküllerinin, hücrelerinin ve
nöronlarının birbirleriyle bağ kurmasına ve etkileşime girmesini sağlar.
İşte beynin gelişmesi de budur.
“İcatlar
yapanlar; günde on saat okuyor ve üzerinde on saat düşünüyor.”
Biyolojik akıl somut düşünür.
Bedenimizin kendisi zaten somut düşünmeyi yapar.
Bizim ona müdahalemize gerek yoktur.
Ama beşeri akıl soyut düşünür.
Beşeri soyut düşünmeyi bizim yapmamız gerekir.
Biz yapmazsak ona sahip olamayız.
Düşünme yapılmadıkça var olan düşünme kaynağı
tüketilir.
Anlamını anlamadan yapılan dinlemeler, düşünmeyi durdurur.
Fakat anlamaya çalışmaya zorlanmak, düşünmeyi en yoğun
kullanmayı sağlar.
Çünkü bu durumda beyin nöronları birbirleriyle çapraz kontak
kurarlar.
Nasıl ki mesela ananas meyvesini yemedikçe, onun tadı
hakkında farkında olup akıl yürütemeyeceksek, sorgulamaksızın yeni bir boyutun
farkında olamayacağız.
Düşünmenin Yapılışı
Beşeri düşünme soyut düşünmedir.
Soyut düşünme işlemi, olabildiğince çok sayıda soru sormak ve
cevap bulmak için akıl yürütmektir. Savunma beyni büzüştürür, sorgulama beyni
akışkan yapar.
Neden-Sonuç
Düşünme, soru sorularak yapılır.
İngilizce Akıl, “reason” yani “neden”, akıl yürütme ise;
“reasoning” yani “nedenleme” demek olması boşuna değildir.
Beyni geliştiren en önemli usul, neden-sonuç
ilişkili düşünmedir.
Neden-sonuç ilişkili yapılmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.
Kuru kuruya öğrenmek ya da kabul etmek, beyni öldüren şeydir.
Sorular
Düşünme, basitçe şu üç soru sorularak yapılır:
- Bu nedir? Bu neden böyledir? Bu nasıl böyle oluyor?
Akıl çapını genişletmek için, karşılaşılan her şeye bu basit
soruları sorup üzerinde düşünmek yeterlidir.
Göreceksiniz bunu yapınca daha çok öğrenmek isteyeceksiniz.
Çünkü öğrendiğiniz şeyden ve öğrenmekten zevk alacaksınız.
Hayata bakışınız değişecektir.
İnsanlığın aklı, beş milyon yıldır, düşünme işlemi yapanlar sayesinde
sürekli gelişmiş ve bugünkü icatları yapabilir çapa ulaşmıştır.
Bugünkü akıl çapına insanlık, diktatör ve tiran hükümdarların,
düşünürleri ve bilim adamlarını öldürerek, kitap ve kütüphane yakarak geldi.
“Kıl ile akıl arasında bir harf
kadar fark var.
Doğallığı aşamayan kişi, bu bir harfi aşıp kılcılıktan akılcılığa
ulaşamaz.”
Evet insanlık, bugüne düşünme yaparak gelmiştir.
Filozof ve matematik bilimadamı Theon, 2500 yıl önce, kızı Kadın
filozof Hypatia (MÖ 415-370)’ya şöyle der:
- “Herkes düşünme hakkını
elinde tutmalıdır. Yanlış düşünmek bile, hiç düşünmemekten iyidir.”
Beyin
Beyin, kimyasal yapısı gereği, kaydettiği bilgilerden
yeni bilgiler üretir.
Sinir uçları olan nöronların birbirleriyle kontak kurmasıyla
çalışır ve bilgi üretir.
Beyne ne kadar çok çeşitli bilgi verilirse beyin, o kadar çok
kontak kurar ve o kadar çok bilgi üretir.
Doğal beyin bunu basit şekilde ve tek boyutlu yapar.
Çünkü beş duyu organlarıyla aldığı maddi verilerle doğrudan
yapmaktadır.
Tek boyutlu düşünenler, "animal" düşünüyor demektir.
İnsan, maddi olanların yanı sıra maddi olmayan anlamsal yani manevi verileri de beynine vermektedir.
Böylece insan beyni, diğer canlıların yapamadığı çok boyutlu
çapraz düşünme yaparak yeni karmaşık bilgiler üretmektedir.
Ne kadar çok anlam verilirse beyin, o kadar çok düşünür ve yeni
çok boyutlu bilgi üretir.
İşte aklın ve zihnin çapını belirleyen bu durumdur.
Beyin ve Zeka
Beynin büyüklüğü ve zekanın çokluğu pek önemli
değildir.
Çünkü bunlar kendiliğinden fikir ve bilgi üretmezler.
Fikir ve bilgi, çok okumak ve çok düşünerek beyni olabildiğince
çok kullanmakla üretilir.
Mesela filozoflar ve icatları yapan bilim insanları pek zeki
kişiler değildirler.
Ama çok okuyan ve çok düşünen kişilerdir.
Teorik fizikçilerin teorisine göre; insanların beyin boyutu,
zihinsel işlemlerde bir farklılık yaratmıyor.
Örneğin Einstein’ın beyni 1.210 gram idi, ortalamadan bir hayli
düşük.
İnsan beyni ortalama 1.5 kilo ağırlığındadır.
Filin beyni, insanın beyninden dokuz kat büyüktür.
Düz Kontak ve
Çapraz Kontak Beyin
Çalışma açısından beyin iki çeşittir.
Biri düz kontak, diğeri çapraz kontak beyindir.
Doğal beyin, tek tip maddi somut veri aldığından monolektik
düşünür ve düz kontak çalışır. Sadece insan, beynine fikir ve bilgi
gibi soyut veriler verdiğinden, beynini çapraz kontakla çalıştırır.
Bedenin sinir sistemi bile sıcak ve soğuk gibi zıt verilerle çalışmaya programlıdır.
Sadece soğuk veri verilen beyin, bir süre sonra sıcak veriyi
algılamaz olur.
Tek tip okuma yapmak, beyinde milyarlarca nöronların
birbiriyle kontak kurarak çalışmasına neden olur.
Bu okuma, beyni düz kontak çalıştırır.
Zıt şeyler okumak ve diyalektik düşünme yapmak, insan beyninin
sinir uçlarının trilyonlara varan kontak yaparak çalışmasına neden olur.
Bu diyalektik düşünme, beyni çapraz kontak çalıştırır.
Bilgiler üzerinde çapraz, zıt ve karmaşık düşünme işlemi yapmak
gerekir.
Bizim, toplumsal olarak tarihimizde diyalektik düşünme
yaptığımıza dair kayıtlar da, eserler de yoktur.
Ama daha önemlisi bugün bile diyalektik düşünme, üniversitelerimizde
bile yapılmıyor.
Neden icat yapamadığımızın nedeni böylece ortaya çıkmış oluyor.
İcatları yapan kişilerin ülkelerinin eğitim sisteminin her
kademesinde diyalektik düşünme yapılıyor.
Dolayısıyla milyarlarca kontak yaparak
çalışan beyin, trilyonlarca kontak yaparak çalışan beyin ile baş edemez.
İşte bu nedenle insanları sadece dinsel ya da sadece din dışı
kitaplar okumaya zorlayanlar, insanlarına aynı en büyük kötülüğü yaparlar.
Çünkü her iki yol da, insanların düz kontak beyin olarak
kalmalarına neden olur.
Sürekli aynı fikirde kalmakla övünmenin nedeni, işte bu tek boyutlu doğal somut düşünmektir.
Anne ve Babalar
Çocuğunu seven her anne ve babanın, öncelikle kendi
akıl çaplarını genişletmeleri gerekir.
Çünkü aklın gelişmesinden, önce çocuklar yararlanacaklardır.
Şimdi bir düşünün, akıl çapı dar kalmış ana-babanın çocukları,
akıl çapı geniş olan ailelere göre dezavantajlı başlıyorlar hayata.
Akıl çapı dar olan bir toplumun çocukları da akıl çapı daha
geniş olan diğer toplumlara göre dezavantajlı oluyorlar.
Onlarla nasıl baş edecekler ve rekabet edecekler?
Çocuklarınızın akıl çapını genişletmesini eğitim kurumlarından
beklemeyin.
Oralarda bu iş yapılmıyor ve bu işi yapacak kişiler de yoktur.
Onun için görev ana babaya düşmektedir.
Şimdi eğer kişi, kendisi özel çaba harcamadıysa profesör de olsa, beş yaşında çocuk iken ailesinden edindiği
akıl çapı değişmiyor.
Felsefe Kitabı
Okuma
Okuyacağımız her kitap, aklımızı
ve zihnimizi geliştiren kitap olmalıdır.
Boşuna okuma yapmamak gerekir.
Mesela roman okuyacaksak, duygularımızı tatmin etmek için okumamak gerekir.
Önce edebiyat felsefesi, şiir
felsefesi ya da dil felsefesi kitabı okumak gerekir.
Böylece hem okuyacağımız roman ya da şiir kitabında ne
arayacağımızı biliriz hem de o kitaptaki fikirler üzerinde nasıl düşünme
yapacağımızı biliriz.
Kitapçıya gidin.
Felsefe bölümüne geçin.
İlgi duyduğunuz konuda ya da herhangi bir konuda bir tane
felsefi kitap, sadece bir tane kitap alın.
Birden çok kitap almayın.
Ama bu kitabı on kez okumayı kabul edin.
Bu kitabı bir kere, sıradan okuma ile okuyun.
İkinci de daha yavaş okuyun.
Üçüncüde kitaptaki fikirleri anlamaya çalışın.
Kitapta geçen her kelimeye internetten bakarak anlamını öğrenin.
Bildiğiniz kelimenin dahi anlamına bakın.
Daha önce bildiğiniz anlamları bir kenara bırakın.
Dördüncüde filozofun nasıl felsefe yaptığına dikkat ederek okuyun.
Daha sonra kitabın içindeki konulardan ilgi duyduğunuzu okuyun.
Beşincide okuduğunuzun üzerinde düşünün.
- Böyle düşünme ile kitabı birkaç kere okuyun.
Bu işlemi bir kez yapmak, zor olan işin yapılmasını
sağlayacak ve ondan sonra okuma ve düşünme işi
kolaylaşacaktır.
Göreceksiniz ki farkında olmadan çok gelişmiş
olacaksınız.
Zihniniz gelişecek, akıl çapınız genişleyecek, kelime ve ifade
kalıplarınız gelişecek.
Ve siz, daha önceki siz olmaktan çıkacak gelişmiş bir kişi
olacaksınız.
Daha önce sorduğunuz soruları sormaz olacaksınız.
Daha önce sorduğunuz cevapları kendiniz bulacaksınız.
Gördüğünüz bütün olgu, obje ve olayları anlayacaksınız.
Anlamlandıracaksınız.
Her şeyden ve hayattan zevk alacaksınız.
Sonuç
İslam dünyası ve Türkiye, çağımızın akıl çapına ulaşamadığı sürece,
insanlık çizgisinin bugünkü kesiti tarafından insanlığın gelişmesine bir engel ve
düşman olarak görülmeye devam edecektir. Çünkü insanlıkla uyumsuz görülecektir.
Bir an önce insanlık çizgisinin bugünkü kesitine eklemlenmek şarttır.
Bu eklemlenme, önce sadece beşeri sistematik düşünme
yapmakla ve sonra da çağımızın “akılcı ve bilimsel” düşünme biçimine ulaşmakla
mümkündür.
İslam dünyasının ve Türkiye’nin asıl “beka” sorunu budur.
Çünkü bu uyumsuzlukta direnildiği sürece, insanlık, uyumsuzları
elimine etmeye çalışacaktır.
Bu sunduğum bilgiler benim bulduğum buluşlar değildir.
Benim yaptığım iş, sadece milletimiz adına bu bilgileri okumak,
algılamak, özümsemek ve milletimizin olabildiğince her kesiminin anlayacağı
dilde ifade etmektir
………Prof. Dr. Niyazi Kahveci
https://www.ulusaldemokrasienstitusu.org/1150-2/