4 Temmuz 2025 Cuma

ÜLKEDEN KAÇMAK

.   ÜLKEDEN KAÇMAK, DIŞ ÜLKELERE GİTMEK

. Türkiye'nin en önemli fakat dile getirilmeyen sorunlarından biri de ülkeden kaçmak, dış ülkelere gitmek isteklilerinin giderek yoğunlaşması...

Sürücülerle, öğrencilerle, sokaktaki insanlarla konuşmaya çalışıyorum, "Abi bu da yaşam mı, olanak (imkân) bulsam ülke dışına giderim" diyenlerin sayısı bir hayli fazla.

Gelir dağılımı bozukluğu, baskılar, işsizlik, yaşam zorlukları, tek kişilik keyfi bir yönetim, haksızlıklar, vatandaşlar arasında ayırım (etnik ayırımdan söz etmiyorum, böyle bir ayırım ülkemizde asla yoktur), kamu görevlilerinin polis devleti anlayışından kurtulamaması, denenmiş, başarısızlıkları kanıtlanmış bazı politikacıların, üst yöneticilerin halkın çek-git demesine karşın çeşitli oyunlarla, desiselerle ülkenin başında kalma girişimlerinin doğurduğu usanç, bezginlik, umutsuzluk...

Tüm bunlar ülkeye bağlılığı azaltıyor, ülke dışına kaçma eğilimlerini güçlendiriyor.

Bir ülkede yaşayanların, dinleri, inançları, etnik kökenleri ne olursa olsun, kendi ülkelerine sahip çıkmaları, ülkelerini benimsemeleri, Türklüğü ulus kimliği olarak içselleştirmeleri, bir ülkenin en büyük gücüdür.

Türkiye'de sergilenen tek kişilik yönetim, keyfilik, ayırımcılık, halkın ve Türkiye'nin gerçek çıkarlarını savunanların ülke yönetiminden dışlanması, baskılar, haksızlıklar, en hafifinden biber gazıyla başlayarak tekme, tokat, cop, tutuklama, hürriyeti bağlayıcı cezalar, bilinçli veya bilinçsiz şekilde yapılan eziyetler, halkın bu ülkeye bağlılığını azaltmakta, kendi ülkesinden soğutmaktadır.

Laiklik, cumhuriyetçilik, sosyal devlet olma, bir ülkede halkın ülkesine bağlılığını artıracak, pekiştirecek ilkelerdir. Laiklik, inanç, düşünce özgürlüğünü ve hoşgörüyü beraberinde getirir.

İnsanlar üzerindeki baskıları hafifletir.

Cumhuriyetçilik, halkın en geniş ve etkin biçimde ülke yönetimine katılmasını sağlar.

Sosyal devlet olma, eğitim, sağlık, barınma, iş, geleceğinin güvence altına alınması gibi temel gereksinimleri karşılar.

Türkiye'de gerçekten ülke bütünlüğü, halkın ülkeye bağlılığı isteniyorsa, cilalı boş nutukları bir yana bırakıp, bunun gereklerini yerine getirmek gerekir.

Ülkeyi, AKP-MHP ortak yönetiminin sergilediği tutum ve anlayıştan tamamen farklı bir anlayışla yönetmek gerekir.

Halka saygılı, halkı dışlayan değil, halkın yönetime katılmasını sağlayan, vatandaşlar arasında ayırım yapmayan, vatandaşa hizmet götürmeyi amaçlayan, Türkiye'nin çıkarlarını ve saygınlığını koruyan bir yönetim...

Türkiye'nin bu anlayışta bir yönetime gereksinimi vardır.

Bu ülkede yaşayan herkes, inancı, dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun, "Burası benim ülkem, benim vatanım, ben Türk'üm" demeli, bu ülkeyi benimsemelidir.

Bu benimseme, sorumluluk ve ülkeye katkıda bulunmayı da beraberinde getirir. Herkes kendi çapında bu ülkeye katkıda bulunabilir.

Ağaç dikme, çevreyi, doğayı koruma, hatta çevreyi kirletmeme bile bir katkıdır. Ülke benimsenirse, ülkenin doğasını korumak, ülkeyi kalkındırmak daha da kolaylaşır.

Türkiye'yi benimsemiş, gerçek vatansever kişiler, bu ülkeyi ayakta tutuyor.

İçten ve dıştan yıkma çabalarına karşı bu ülke ayakta duruyorsa, her kurumda sorumluluk duygusu, görev anlayışı yüksek, büyük özveri ile çalışan, ülkeye bir şeyler katabilmek için çırpınan kişilerin çabaları ile ayakta duruyor.

Yoksa her gün TV'de görünen, söylev vermeye, konuşmaya düşkün kişilerin katkıları ile değil...

Önemli olan Türkiye'de dürüst, çalışkan, ülke sevgisi yüksek bu kişilerin ön plana çıkarılmasını sağlamak ve bu tür davranan kişilerin sayısını arttırmaktır.

Ülkeyi geliştirmek, kalkındırmak için eksiksiz olarak bir çabaya gereksinmemiz vardır.

Her kurumda bir avuç insanın çabası ile Türkiye anca bu noktalara kadar gelebiliyor.

Ülkeyi benimsemiş gözüküp, vatan, millet nutukları atıp, ülkenin insanını sömüren, doğasını yakıp yıkan, yabancı ülkelerin çıkarlarını üstü açık veya kapalı bir şekilde savunanlara karşı da uyanık olmak gerekir.

Türkiye'nin bu ülkede yaşayanlar tarafından benimsenmesini istiyorsak, AKP-MHP ortak yönetiminin ve uzantılarının sergilediği anlayıştan farklı bir yönetim getirmek zorundayız.

Halka saygılı, halkı dışlamayan, geniş kitlelerin temel gereksinimlerini karşılamayı ön plana alan, Türkiye'nin bağımsızlığına, saygınlığına özen gösteren, ayırım yapmayan, Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir yönetim.

Böyle bir yönetim anlayışı, halkın bu ülkeyi içtenlikle benimsemesine ve eksiksiz olarak bir kalkınma hareketinin başlatılmasına olanak hazırlayabilir.

.   MERT KURTAR, 05 Temmuz 2025 Cumartesi

. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ - MÜLKİYE MEZUNU (MÜLKİYELİ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CADILAR BAYRAMI?

.   BİR GÜN CUMHURİYET, BİR HAFTA CADILAR .   Bir günlüğüne Cumhuriyet. .   Yalnızca bir gün. Bayraklarımızı çıkarıyoruz, şiirlerimizi okuyo...