. Bir Sanatçı: ERDOĞAN BENHESAVİ
BİR DE SANAT TARİHİMİZDE SANATÇILAR ÇEVRESİNDE AD VE ŞAN YAPMIŞ
“ERDOĞAN BENHESAVİ” VAR AMA GÜNÜMÜZDE KİMSE HATIRLAMIYOR.
Sene
1965 Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu´nda okuyorum, para pul yok, akşamları
Bab-ı. Ali´de iş arıyor ve eğer bir grafik işi bulursam (parça başı) onunla hem
bir aile geçindiriyor hem de öğrenime gidiyorum.
İş
aradığım öyle bir gün, Erdoğan Benhesavi´yi tanıdım.
Sokakta
gezerken bir tabela gözüme ilişti.
İpek
Reklam; gidip sormalıydım, “acaba yapılacak grafik işleri var mı?” diye.
Önce Çay
Ocağı´na gittim sordum, o anda yanımda başka biri duruyordu ve kendini taktim
etti. Bir İstanbul Centilmeni idi.
“Evet
aradığınız şirket benim, ben Erdoğan Behnesavi“ dedi.
İşte
öyle tanıştık Erdoğan Behnesavi ile.
Genç,
dinamik, gönül güzelliği dolu bir insan.
Ertesi
gün çalışma anlaşmasında, büroda Ali Bey´i tanıdım (akrabası).
Anlaşmayı
yaparken bile daha İpek Reklam’ın nasıl bir şirket olduğunu bilmiyordum.
Haftalık
yarım gün için, 180 liraya anlaştık, diğer yarım günde de kendi müşterilerimle
ilgilenecektim.
Görevim,
atölye yönetimi, grafik çalışmalar ve organizasyondu.
Böyle
bir görevi yüklenmek benim gibi daha hiç tecrübesi olmayan biri için tahmin
edilecek şey değil ama çalışmalıydım.
Ertesi
gün Ali Bey bana bakıyor, bir şeyler söylemek istiyor ama susuyordu ve sonunda
patladı.
- “Sana
bu haftalığı nasıl ödeyecek?“ dedi.
Ses
çıkartmadım.
Ali Bey
çekinmekte haklıydı ama o kadar da zor değildi.
Karar
verdim, o parayı kazanıp, Erdoğan Bey’in ödeyeceği paranın hakkını vermeliydim
ve öyle de oldu.
İlk
hafta param ödendi.
İşte Erdoğan Behnesavi ile dostluğumuz böyle başladı.
Erdoğan
Bey’in Büroda olmadığı bir gün Ali Beyle oturduk bir iş programı yaptık,
çalışmamız için gerekli iş bölümünü yaptık.
Büyük
bir yük üstlenecektim.
Karar
verdim yapacaktım ve yola çıktım.
O günden
sonra bir yıl Erdoğan Behnesavi ile beraber çalıştım, beraber pek çok sorun
çözüp, zorlukların beraber üstesinden geldik.
BENHESAV
Behnesav
Ailesi Mısır kökenlidir.
Osmanlı
İmparatorluğunda Kahire´ye gönderilmiş ve büyük hizmetler vermiştir.
Osmanlının
çökmesiyle Kahire’yi terk eder ve Mersin´e yerleşir.
Ailenin
Kahire’de kalmayı tercih eden diğer kısmı bu gün hala Mısır´ın Politik
yapısında büyük rol oynar.
Benhesav
ailesinin Mersin’e yerleştikten sonra 13 Haziran 1927’te Erdoğan isminde bir
çocukları olur.
Tarsus
Amerikan Kolejinde orta öğrenimini tamamlayan Erdoğan Behnesavi, Uluslararası
Ticaretle uğraşan ailesinin iş gereği İstanbul´a taşınması ile liseyi İstanbul
Erkek lisesinde tamamlayıp, yükseköğrenimini İstanbul Devlet Güzel Sanatlar
akademisinde Lepold Levi ve Sabri Berkel
atölyelerinde yapar.
Genç
Erdoğan´ın sanat hayatı da işte bunun sonucunda, İstanbul´da başlar.
TAVANARASI RESSAMLARI
1950
yılında, Nuri İyem, Ferruh Başağa ve Fethi Karakaş, atölye olarak, Beyoğlu;
Asmalı mescit Sokağı, S. Önay apartmanının, çamaşırhane olarak kullanılan çatı
katını, kiralarlar.
Çoğu
öğrenci olan gençlere, resim kursları verdikleri bu mekân, “Tavan arası Ressamları” adlı bir kümenin
oluşumuna da tanıklık eder.
Nuri
İyem'in çalıştırmasıyla bir araya gelen Tavan arası Ressamları;
Erdoğan
Behnasavi (Behnasov), Baha Çalt, Atıfet Hançerlioğlu, Seta Hidiş, Ömer Uluç,
Haluk Muradoğlu, Ümit Mildon, Vildan Tatlıgil, Yılmaz Batıbeki (Atıf
Yılmaz)’dan oluşmaktadır.
Bu
kümenin her üyesi değişik alanlarda öğrenimlerini sürdürürken bir yandan da
resmi bu atölyede öğrenirler...
Tavan
arası Ressamları, Türk sanat tarihinde klasik resme karşı duruş olarak çıkış
yapmış, özellikle Non- figüratif ve ekspresif akımla açtıkları sergilerle
kendilerinden söz ettirmiştir.
Bu karşı
duruş ile ilk sergilerini bir yılı aşmayan çalışmaları sonucu Mayıs 1951 ayında
Fransız Konsolosluğu'nda açarak, akademiyi kızdırmış, bu kadar kısa sürede
sergi açılamayacağına dair akademiden tepki görmüştür.
Fikret
Adil konu ile ilgili “Altı ayda İngilizce gibi, altı ayda resim” eleştirileri
ile “yeni sanatı,kitap ve reprodüksiyonlardan öğrendiklerini” iddia etmiştir.
Böylelikle
Tavanarası Ressamlarının özgürlükçü, kuralları yıkma çabasının karşısında
olduğunu belirterek, yeni bir akımın doğduğunu resmi olarak tanımıştır.
Bu
olaylar ile Tavanarası ressamları, Türk sanat tarihine, klasik resme karşı duruş
sergileyen ilk ressamlar grubu olarak geçmiştir.
Cumhuriyet
döneminde sanat gelişiminin önemli ve başarılı temsilcisi, Erdoğan
Behnesavi´nin adı popüler sanat tarihinde sadece burada geçer, popüler kültürde
bir daha anılmaz.
Çok iyi
derece de piyano ve akordeon çalan sanatçının müziğin ruhu ile beslediği
eserleri Devlet Resim ve Heykel Müzesi sergilerine ve koleksiyonuna kabul
edilmiştir.
Halen
tablosu Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenmektedir.
Sanatçı
90’lı yıllarda çeşitli kişisel sergiler açmıştır ve karma resim sergilerine
katılmıştır.
Ayrıca
devlet koleksiyonlarının da yer aldığı birçok önemli koleksiyonda eserleri
bulunmaktadır.
Erdoğan
Benhesavi Sanat çevresinde, sanat uygulamaları haricinde sanat destekçiliği ile
de tanınır.
Bu sebeple
bürosu, o kadar dolar taşardı ki bazen kapıyı açık bırakıp, ofis dışına da
sandalye koymak zorunda kalırdık.
Haldun
Taner, Haldun Dormen, Nuri İyem, Ressam Ismail Efendi, Ressam Nuri, Ressam
Muzaffer, Hüseyin ve Muharrem Pire kardeşler, Yeşilçam´dan genç oyuncular ve
daha yüzlerce isim ofisimizin müdavimlerindendi.
Ayrıca
Bab-ı Ali´de iş arayan Tatbikili öğrencilerin karnı acıkınca gittikleri adresti
de Erdoğan Behnesavi´nin bürosu, İpek
Reklam.
Karınlarını
doyurup, harçlıklarını vermeden göndermezdi.
Çok
güzel çalışmalar sergiledik beraber, ücretsiz olarak bastığı ve masraflarını
cebinden ödediği Tiyatro, festival afişleri, davetiye kartlarının her biri bir
sanat eseriydi.
Ben de
ipek baskıyı, Erdoğan Behnesavi´den öğrendim.
Almanya’ya
gittikten sonra anladım ki bizim yaptığımız çalışmaların hepsi aslında
sanatmış…
Yaptığımın
ne olduğunu, ne öğrendiğimi kavramam Almanya’ya gittikten sonra oldu.
Erdoğan
Behnesavi ile 1968 den sonra görüşemedik.
2009
yılında aradan 40 yıl geçmesine rağmen unutmamış.
Aydan
Birdevrim hocamızla İstanbul Üniversitesi-Barış Ağacı Projemizin basında
anılmasının ardından aramış, telefon numarasını bırakmış.
Ben de
onu telefonla aradım.
Yeni
sergi projelerinden, Ankara’da Turan Erol hocamızla olan çalışmalarından ve
geçmişten bahsetti.
Uzun
uzun konuştuk, son konuşmamız da işte böyle gerçekleşti.
2015
yılında vefatını öğrendikten sonra, biz çalışırken ziyarete gelen eşi ve kızı
aklıma geldi.
Kızı
Çiğdem ile ve eşi Sevim Hanım ile görüştüm, eşi üzgündü telefonun öbür ucunda
ağlayarak anlattı; son anına kadar, ruhu dinçti ve sanat onun hayatının her
zaman merkezinde idi ama eskiden elinden tuttuğu gençlerden hiçbiri onu bir kez
bile aramamıştı…
Ülkemizde
sanatçının çilesi büyük olur.
Aç
kalmamak için çoğu ek iş yapar, kimisi öğretmenlik, kimisi de Erdoğan Bey gibi
ticaret işine atılır.
Sanat
tutkusundan bir ömür kopamayan Erdoğan Behnesavi de ailesini geçindirmek için
reklamcılık işini seçti.
2015
yılında büyük bir sanat aşığı ve destekçisi olan bir sanatçıyı kaybetti sanat
dünyası.
Ruhun
şad olsun güzel insan umarım hiç değilse Türkiye sanat tarihi seni böyle
onurlandırır.
İsmail Çoban, 29 Mart 2021
Almanya