Bölgemizde Krizler ve Aktörler
Buna paralel olarak da
yakın bölgemizde dönüşüm sancıları halen varlığını devam ettirmektedir. Arap
Baharı Ortadoğu gündemini ve dinamiklerini daha karmaşık bir hale getirmiştir.
Filistin Krizi:
Şeyh Cerrah mahallesi
olayları sonrası tekrar ortaya çıkan Filistin Krizi bölgede her an yeni yeni
gelişmelerin yaşanabileceğine ve dengelerin değişebileceğine açık bir örnek
teşkil etmektedir.
Filistin sorununda
tamamen İsrail’in haksız ve hukuksuz taleplerini onaylayarak normalleşen
ülkeler Filistinlilerin gösterdikleri topyekûn direniş nedeniyle zor durumda
kalmışlar ve İsrail ile olan normalleşme sürecini sorgulamak durumunda
kalmışlardır.
İsrail’in işgal ettiği
toprak çekilmeden, Filistin sorunu çözülmeden bölgede barışın
sağlanamayacağının bilinmesi gereklidir ve şarttır.
Suriye
Ortadoğu’nun kanayan
yarası haline gelen ve on yıldır devam eden bir diğer sorun da Suriye meselesidir.
Suriye’de yaşanan
çatışmalar nedeniyle binlerce insan topraklarını terk ederek göçebe durumuna
düşmüştür.
Suriye’de çatışmalar
halen devam etmektedir. Suriye’de küresel ve bölgesel aktörler arasında sorunun
çözülmesine yönelik çalışmalarda herhangi bir netice alınamamıştır.
Ülkede akan kan ve
gözyaşı dinmemiştir.
Durum böyle iken Beşar
Esad formaliteden yapay bir seçim yaparak kendisini devlet başkanı
seçtirmiştir.
ABD ise PKK/YPG terör
örgütlerine eğitim, silah, mühimmat, teçhizat desteği vermeye devam etmektedir.
ABD bölgede devletimsi
bir terörist yapıyı oluşturma heves ve arzusundan vazgeçmemiştir. PKK/YPG terör
örgütü ABD’den aldığı silahlarla hedef gözetmeksizin eylemlerine devam etmekte
ve hastaneleri, okulları, alışveriş merkezlerini roket, havan, top atışları ile
vurmaya devam etmektedir.
ABD, Irak ve Suriye’de
İran yanlısı milisleri roketler, füzeler ve uçaklarla vursa da bu milis güçleri
ortadan kaldıracak operasyonları yapmaktan uzak durmaktadır.
Aynı taktiksel
saldırıları Suriye’de İsrail de yapmaktadır.
Suriye’de siyasi çözüm
sürecinin ana zemini olan Cenevre Görüşmeleri Esad ve destekçisi yerel ve
bölgesel aktörlerin mesafeli yaklaşımı nedeniyle engelleniyor.
Bu durumu daha vahim
hale getiren ise ABD ve Rusya’nın görüşmelerin başlaması yönünde hiçbir baskı
ve teşvik politikası uygulamamalarıdır.
ABD ve Rusya Suriye’de kendi
çıkar ve menfaatlerine uygun olarak faaliyetlerine açık ve örtülü olarak devam
ediyorlar.
İki ülkenin de
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve göçmenler gibi bir sorunları yoktur.
Irak
Irak ise ABD ve İran
çatışmasının mücadele alanına dönmüş durumdadır. Irak’ta da siyasi ve sosyal
belirsizlikler devam etmektedir.
2003 yılında George W.
Bush’un Irak işgali başarısız olmuş ve ülke bir kaos ortamına sürüklenmiştir.
Barack Obama yönetiminin
Irak’tan plansız olarak çekilmesiyle de bu kaos ortamı daha da artmıştır.
Bu durum Irak’ta İran
destekli siyasi parti ve milis güçlerin etkin konuma gelmesine sebep olmuştur.
2013-2014 yıllarında
Irak’ta etkin olan IŞİD ile mücadele için oluşturulan Haşdi Şabi milislerinin
askeri, siyasi, ekonomik etkinliği de eklenince Irak büyük ölçüde İran’ın
etkili olduğu bir ülke haline geldi.
Haşdi Şabi milislerinin
etkinliğinin artması güçlü bir Irak ordusunun kurulmasında engel teşkil
etmiştir.
Bu dönemde ABD güçlü ve
eğitimli bir Irak ordusunun oluşmasında pek de istekli olmamıştır. ABD,
merkezi hükümetinin ülkenin tamamını kontrol etmesini hiçbir zaman
istememiştir.
Güçlü bir Irak’ın güçlü
bir ordusu ile kuzeye hakim olması, Türkiye sınırını Türkiye ile birlikte
kontrol altına alması, sınırını Türkiye ile birlikte kontrol etmesi ABD’nin
politikaları ile örtüşmemektedir.
Haşdi Şabi’nin
güçlenmesi ABD politikaları ile bir şekilde örtüşüyordu.
İran’ın Ortadoğu
operasyonlarının sorumlusu Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi milislerinin başkan
yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis arasındaki sıkı ilişkide Irak’ta mezhepsel
ayrışmalara neden olmuştur.
Her ikisinin de ABD’nin
yaptığı bir operasyonla öldürülmesi başlangıçta çok etki yaratsa da, Trump’ın
İran üzerindeki baskıyı askeri olarak değil de ekonomik ve diplomatik alanda
tutması İran’ın Irak ve Suriye’deki etki alanını sınırlamıştır.
Haşdi Şabi milislerinin
Irak ve Suriye’deki etkinliği devam etmiştir.
Irak’taki en önemli
sorunlardan biri de İran- ABD çekişmesi nedeniyle ülkenin yönetilmez duruma
gelmesidir.
Irak’ta yüksek oranda
artan işsizlik, sağlık ve eğitim sorunları, alt yapı eksiklikleri nedeniyle
aksayan belediye hizmetleri, elektrik kesintileri gibi sorunlar artmış, 2019
yılında özellikle gençlerin protestoları hükümetin düşmesine neden
olmuştur.
Irak’a ekonomik, siyasi
ve güvenlik alanında müdahalelerde bulunan İran’a karşı da büyük bir tepki
oluşmuştur.
Irak’ta İran karşıtı
gösteriler özellikle Şii nüfusunun yoğun olduğu güney vilayetlerde ve Bağdat’ta
olmuştur.
Irak’ta yapılan sokak
gösterileri Covid-19 nedeniyle bir süre ertelenmiş olsa da sonradan tekrar
devam etmiştir.
Bu dönemde petrol
fiyatlarının düşmesi Irak’ta ekonomik durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale
getirmiştir.
Bütün bu sorunlar
nedeniyle Ekim 2021’de seçim yapılsa da kurulacak olan hükümetin sorunları çözmesi
çok zor görülmektedir.
Kuzey Irak ise yapılan
başarısız referandumdan sonra normale dönememiştir.
Merkezi hükümetten gelen
bütçe ödeneklerinin gecikmesi nedeniyle memur maaşları dahi ödenemez duruma
gelmiştir.
Bu durum Irak Kürt
Bölgesel Yönetimi (IKBY)’ni oluşturan Süleymaniye merkezli KYB ile Erbil
merkezli KDP arasında görüş ayrılıklarına neden olmuş, KYB merkezi hükümet ile
işbirliği içine gireceğini açıklamıştır.
IKBY içerisindeki görüş
ayrılıkları devam etmektedir.
Süleymaniye’deki
grupların PKK ile mücadelede isteksiz davranması Türkiye’nin Erbil yönetimi ile
işbirliğini geliştirmesine neden olmuştur.
Türkiye PKK terör
örgütünün Irak’ın kuzeyinde yerleşmesini önlemek, teröristleri bulundukları
yerlerde etkisiz hale getirmek ve sınırlarını güvenliğini sağlamak amacıyla
Irak’ın kuzeyine Pençe- 1 operasyonunu icra etmiş, Sidakan- Bradost- Hakurk
bölgelerinde kalıcı üsler teşkil ederek, buralara yerleşmiş ve bu üs
bölgelerinden etkili operasyonlar yapmaya başlamıştır.
2021 yılında
Pençe-Kaplan operasyonunu icra ederek Sinat-Haftanin bölgelerini içerisine
alacak şekilde Zaho-Batufa-Begova-Kanimasi hattında kalıcı üsler teşkil etmiş
ve bu bölgelere yerleşmiştir.
Türkiye Mayıs 2021’de
Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım operasyonlarını icra etmiş, Zaho-Amediya-Metina
Dağı- Zap bölgesini terörden temizlemiş, Metine Dağı başta olmak üzere bölgede
kalıcı üsler teşkil etmiştir.
Türkiye’nin Irak’ın
kuzeyinde yaptığı operasyonlar ile bölgeyi terörden temizlemiş, IKBY’ye bağlı
yaklaşık 300 köy ve mezrada halkın güvenliğini sağlamıştır.
Pençe operasyonları
sayesinde Duhok-Amedya-Şila Diza-Suri yolu güven altına alınmış, bu bölgelerde
yaşayan insanlar rahatlıkla Duhok ve Zaho’ya gitmeye başlamışlardır.
Güvenliği sağlanan
bölgelere Erbil’e bağlı peşmergeler yerleşerek üs ve karakollar teşkil etmeye
başlamışlardır.
Bu bölgelerde peşmerge
güçleri ile PKK terör örgütü militanları arasında zaman zaman çatışmalar
yaşanmaktadır.
Yemen
Diğer sorunlu bir bölge
olan Yemen’de çatışmalar ve iç karışıklıklar devam etmektedir.
Arap Baharı süreci ile
başlayan çatışmalar nedeniyle ülke bölünmenin eşiğine gelmiştir.
Kuzeyde Husi merkezli
çatışmalar ve protestolar ve güneydeki diğer gelişmeler de devam etmektedir.
İran’ın desteklediği
Husiler başkent Sana dahil ülkenin önemli bir kısmını kontrol etmektedirler.
Husilerin gücünü kırmak ve ortadan kaldırmak amacıyla bölgeye müdahil olan
Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Abdulrabbu Monsurel Hadi
hükümetine destek verseler de başarılı olamamışlardır.
Diğer taraftan ayrılıkçı
Güney Geçiş Konseyi (GGK) ile BAE Yemen’i bölerek güney sahillerine hakim
olmaya çalışmaktadırlar.
BAE’nin amacı deniz
ticareti için kritik olan bu kıyılardaki liman ve adaları işgal etmektir.
Yemen meşru hükümetinden
yetkililer Babülmendep geçidinde stratejik konumda olan Maun adasında BAE’nin
havaalanı ve askeri üs kurmaları suçlamalarına günlerce sessiz kalmışlardır.
Daha sonra Riyad
liderliğindeki Arap koalisyonu Maun adasında askeri ekipmanların olduğunu
açıklamıştır.
BAE destekli ulusal
direniş kuvvetleri komutanı Tarık Salih, adaya asker konuşlandırdıklarını
açıklamıştır.
Uluslararası alanda
deniz ambargosu uygulayan Arabistan koalisyonu ve sivil hava alanlarının
bombalanması bölgede yoksulluğun artmasına neden olmuştur.
İran ise bölgedeki
Husileri desteklemeye devam edecek ABD ile yapılacak pazarlıkta ve diğer
bölgesel meselelerde elini güçlü tutmak istiyor.
Suudi Arabistan rejim
güvenliğine tehdit olarak gördüğü Arap Baharı’nı engellemeye çalışsa da kendini
çok boyutlu sorunlar içerisinde bulmuştur.
Riyad yönetimi Mısır’da
el-Sisi darbesine destek vermiş, Yemen’de Husileri mağlup etmek amacıyla yüksek
miktarda ekonomik kaynak ayırmıştır.
Riyad, Muhammed bin
Selman’ın iktidara yürüyüşünü garanti altına almak için ABD milyarlarca dolar
ödeyerek uçak, silah, askeri ekipmanlar almış, İsrail ile normalleşme sürecine
destek olmuş, resmi diplomatik ilişkiler kurmasa da normalleşme çabalarının
arkasında durmuştur.
Hem Cemal Kaşıkçı
cinayeti hem de insan hakları ihlalleri nedeniyle batı başkentlerinde oluşan
olumsuz havayı engelleyememiştir.
BAE, batı çıkarlarının
Körfez’deki savunucusu ve temsilcisi olmuş, Türkiye karşıtı politikalar
izlemiştir. Halende izlemeye devam etmektedir.
Libya
Libya’da darbeci General Halife Hafter’i destekleyerek bölgede
istikrarsızlık oluşturmaya devam etmektedir.
Yemen’de ise Güney Geçiş
Konseyi’ni (GGK) destekleyerek bölünmeye, iç çatışmalara yol açmaktadır.
BAE ise Sudan’da
istikrarsızlığın artması ve seçimlerin ertelenmesi yönünde çalışmalar
yürütmektedir.
BAE bütün Ortadoğu
üzerinde daha çok kaos ve yıkıma yol açacak bölge halklarının refah, huzur ve
istikrara kavuşmasına engel olacak şekilde hareket etmektedir.
Katar
Bölgedeki son dönemlerin
etkili aktörlerinden birisi de Katar’dır.
Katar, ekonomik gücü ve
arabulucu politikalar izlemesi ile öne çıkmıştır.
2017 yılından itibaren
maruz kaldığı ekonomik ambargolardan en az etkilenerek hatta güçlenerek
çıkmıştır.
Mısır, BAE, Suudi
Arabistan gibi ülkelerle normalleşme sürecine giren Katar yönetimi aynı zamanda
ABD-Taliban görüşmelerine ev sahipliği yapmış, Filistin-İsrail krizinde önemli
rol oynayarak imajını ve görünümünü güçlendirmiştir.
Bölge istikrarına katkı
sağlamaya çalışan Katar, birçok ülkede yaptığı yatırımlarla etkinliğini ve
saygınlığı arttırmaya devam etmektedir.
Filistin gibi ekonomik
sıkıntı çeken ülkelere ekonomik destek vererek diplomasinin insani boyutuna da
dış politikada yer vermektedir.
Körfez İşbirliği
ülkelerinden Kuveyt, Umman, Bahreyn gibi ülkeler bölgesel gelişmelerde etkisiz
gibi görünüm sergileseler de özellikle Kuveyt yönetimi Filistin- İsrail
krizinde ciddi bir etkinlik göstermiştir.
Mısır
Ortadoğu’nun merkez
ülkelerinden Mısır’da da son yıllarda ciddi gelişmeler yaşanmıştır.
Türkiye ile ilişkileri
gerginleşen Mısır, Libya krizinde Halife Hafter’e destek vermiş, Yunanistan,
Kıbrıs Rum kesimi ile ikili ilişkilerini geliştirmiş, Yunanistan, Kıbrıs Rum
kesimi ile Akdeniz’de ortak askeri tatbikatlar yapmıştır.
Son dönemde ise Mısır-
Türkiye ilişkilerinde olumlu gelişmeler yaşanmaya başlamıştır.
Mısır ile Etiyopya
arasında Rönesans Barajı’nda ikinci dolum aşamasına geçilmesi ile iki ülke
arasında gerginlik yaşanmaya başlamıştır.
Mısır ile Etiyopya
arasında su sorunu henüz çözüme kavuşturulamamış ve kritik bir aşamadadır.
Bu nedenle Mısır, Sudan
ile ilişkilerini geliştirerek yanına almaya çalışmakta ve Etiyopya üzerindeki
baskıyı artırmak istemektedir.
Mısır son Filistin
meselesinde de tarafsız kalmamış ve böylece Arap kamuoyundaki olumsuz havayı
bir derece sınırlandırmaya çalışmıştır.
Sonuç olarak bölgedeki
gelişmeler her ülkenin iç ve dış politikalarını etkilemeye devam etmektedir.
Bölge ülkeleri izledikleri politikalarında zaman zaman değişik tercihler
yapabilmektedir.
Mithat IŞIK
14 Ağustos
2021
https://www.sde.org.tr/mithat-isik/genel/bolgemizde-krizler-ve-aktorler-kose-yazisi-23323