Kendini Savunan İnsan:
Sokrates
29 Ocak 2019
Sokrates, (M.Ö
470/469-399) Batı felsefesinin babası olarak kabul edilen bir Yunan filozoftur.
En tanınmış
öğrencisi Platon’du. Platon da, daha sonraları Büyük İskender’e özel
öğretmenlik yapmış olan Aristoteles’e dersler vermişti.
Bu ilerleyiş
içerisinde, ilk olarak Sokrates tarafından geliştirilen Yunan felsefesi
İskender’in fetihleriyle beraber bilinen tüm dünyaya yayılmıştı.
Sokrates, Milattan
önce 469 (ya da 470) yılında, heykeltıraş olan baba Sophronicus ve bir ebe olan
anne Phaenarete’nin bebeği olarak dünyaya geldi.
Yunan gençlerin
yaygın olarak aldığı müzik, jimnastik ve dil bilgisi derslerini aldı. Daha
sonra ise baba mesleği olan heykeltıraşlığı icra etti.
Sokrates, müstesna
bir heykeltıraş olarak kabul edilir. Milattan sonra 2. yüzyılda hayranlık
yarattığı söylenen, Akropolis yolu üzerindeki Graces (Üç
Güzeller-Harites) heykeli onun eseri olarak bilinir.
Sokrates’in Yunan
ordusunda da övgüye değer hizmetleri olmuştu.
Potidaea
Savaşı’nda General Alcibiades’in hayatını kurtarmıştır.
Sokrates orta
yaşlarındayken arkadaşı Chaerephon, ünlü Delfi Kahini’ne Sokrates’ten daha
bilge bir insanın olup olmadığını sorar ve “Hayır” cevabını alır.
Bu cevapla şaşkına
dönen Sokrates, Delfi Kahini’ni haksız çıkarmayı umarak kolları sıvar.
Kendilerinin ve
başkalarının gözünde “bilge” olan insanları sorgulamaya başlar.
Korktuğu şu sonuca
ulaşır:
- “Bilgeliğiyle ün
kazanmış insanların neredeyse hepsi aslında bilgelikten nasibini almamış
kimselerdir. Sıradan insan olarak görülen ve aşağılanan insanlar ise, daha
zekidirler.” (Platon, Apology, 22).
Atina’nın
gençleri, büyüklerinin Sokrates tarafından panayır alanlarında sorulara tabi
tutulmasını büyük bir zevkle izlediler.
Bu gençler,
Sokrates’in verdiği dersleri örnek alıp önceki tutkularından vazgeçerek
kendilerini tamamen felsefeye adadılar.
Aralarında Kinik
Okulu’nun kurucusu Antisthenes, Kirene Okulu’nun kurucusu Aristippus,
yazıları sonraları Kıbrıslı Zenon’u etkileyecek olan Ksenofon ve
Sokrates’i asıl olarak yazdığı Diyaloglar’ı sayesinde bildiğimiz,
en meşhurları olan Platon da vardı.
Sokrates’in
ölümünün ardından antik çağ yazarlarının bahsettiği bütün okullar, onun
takipçileri tarafından kurulmuştur.
Atinalıların söylediğine göre Sokrates bu mağarada esir tutulmuş
ve ölmüştür.
Bu okulların
çeşitliliği, Sokrates’in öğretisinin geniş çaplı etkisinin, daha da önemlisi
öğretisindeki yorumlamalarının çeşitliliğinin birer kanıtı niteliğindedir.
Antisthenes ve Aristippus’un
felsefi öğretilerinin yorumlama farklılaşmasından bunu anlayabiliyoruz.
Antisthenes iyi
bir hayatın irade gücü ve özveri ile elde edilebileceğini, Aristippus ise hazzı
gözeten hayattan başka takip edilmeye değecek bir yolun olmadığını öğretiyordu.
Sokrates’in
felsefeye yaptığı en büyük katkısının, entelektüel arayışın odak noktasını
(Sokrates öncesi Thales, Anaksimandros, Anaksimenes gibi filozofların takip
ettiği) “doğa bilimleri”nden alıp etik, ahlak gibi
soyut kavramların alanına oturtması olduğu söylenmiştir.
Her ne kadar
değişik okulların Sokrates’in öğretilerini takip ettiği söylense de, hepsi de
kendilerine kurucu doktrin olarak farklı “ahlaklılık” biçimlerini
benimsemişlerdir. Bir okul tarafından benimsenen “ahlak”, başka bir okul
tarafından kabul görmüyordu.
Bilim insanları
tarihsel bir kişilik olarak Sokrates için Platon’un Diyaloglar’ını
referans olarak alsalar da, çağdaşları bu kitapta Sokrates’in yazarın felsefi
görüşlerini aktaran bir karakter olarak kullandığını söyler.
Bu eleştiriler
içerisindeki göze çarpanlar arasında, Sokrates’in öğrencilerinden Phaidon ve
Ksenofon vardır. Şu anda yazdıkları kaybolmuş olsa da Phaidon’un, Platon’dan
farklı bir Sokrates portresi çizdiği iddia edilir.
Ksenefon ise Memorablia’sında
kesin olarak farklı bir Sokrates izlenimi sunar.
Öğretileri fazlaca
yorumlanmış olsa da, Sokrates’in temel odağı nasıl iyi ve erdemli bir hayatın
yaşanabileceğiydi.
Platon tarafından
kendisine atfedilen “Sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez” (Apology, 38b) sözü
tarihsel olarak tutarlı görünmektedir.
Çünkü Sokrates
takipçilerine toplumsal dayatmaları, tanrı kaynaklı batıl inançları ve davranış
belirleyici faktörleri takip etmek yerine, kendileri için düşünmeleri konusunda
ilham vermişti.
Platon ve
Ksenofon’un tasvir ettiği Sokrates farklılıklar gösterse de, ortak bir yön de
vardır.
İkisi de
Sokrates’i sınıf ayrımı gözetmeyen, “düzgün davranış” kavramı olmayan; bir
kadınla, hizmetçiyle, köleyle yahut üst sınıftan bir insanla eşit seviyede
kolayca konuşabilen biri olarak aktarır.
Antik Atina’da
bireysel davranışlar Eusebia denilen, “dindarlık” olarak
çevrilen fakat daha çok “görev” ve “yola bağlılık” anlamına gelebilecek bir
kavrama göre şekilleniyordu.
Eusebia tarafından konulan
“toplumsal adabı” reddettiği için şehrin önde gelenleri tarafından yasaları
ihlal etmekle ve geleneklere aykırı davranmakla suçlandı.
Milattan önce 399
yılında şair Meletus, deri ustası Anytus, ve
hatip Lycon; Sokrates’i dinden çıkmakla suçladılar ve ölüm cezası
talep ettiler.
Suçlama okundu:
- “Sokrates, ilk olarak devlet tarafından benimsenmiş
tanrıyı reddedip yeni kutsallıklar sunduğu için, ikinci olarak ise şehrin
gençlerini yozlaştırdığı için suçludur!”.
Bu suçlamanın
kişisel ve politik gerekçelerle yapıldığı da iddia edilir.
Çünkü Atina, henüz
yeni alaşağı edilmiş Otuz Tiranlar
oligarşi yönetimiyle bağı olan herkesten kurtulmaya çalışıyordu.
Otuz Tiranlar
içerisinde en kötü olarak görülen Critias, Sokrates’in eski öğrencisiydi.
Onun bu denli
yozlaşmış olmasının sebebi yine Sokrates olarak görülüyordu.
Anytus ise,
Platon’un Meno’sundaki diyaloglara dair yorumlara dayanarak,
Sokrates’i oğlunu yozlaştırmakla suçlamıştır.
Görünüşe göre,
Anytus oğlunu politik hayata hazırlıyordu.
Fakat oğlu politik
hevesleri bir kenara itip Sokrates’in öğretileriyle ilgilenmeye başlamıştı.
Sokrates’e
suçlamalarda bulunanların elinde onun Critias’ı yozlaştırdığı gibi bir örnek
olsa da, bunu mahkemede asla bir delil olarak sunmadılar. Fakat bu, jüri
tarafından çoktan bir emsal olarak görülmüştü bile.
Sokrates’in
ölümü (Jacques-Louis David, 1787)
Arkadaşlarının
tavsiyelerini görmezden gelen ve konuşma metni yazarı olan Lysias’ın yardım
talebini reddeden Sokrates, kendisini jüriye karşı tek başına savunmayı
istemişti.
Antik Atina’da
avukatlar yoktu.
İsteyen kişi,
müdafi olarak konuşma metni yazarlarını tutabilirdi.
Bu yazarların
içerisinde Lysias en fazla paraya tutulabilecek müdafi
kişiydi.
Fakat Sokrates’e
olan hayranlığından ötürü karşılıksız hizmet teklif etti.
Lysias genel
olarak müvekkilinin iyi bir insan olduğunu söylüyor ve haksız suçlamalara maruz
bırakıldığını öne sürüyordu.
Bu, aslında
mahkemenin Sokrates’ten beklediği bir savunmaydı.
Sokrates ise
kendini savunmak ve hayatını kurtarmak için yalvarmak yerine Atinalı mahkemenin
karşısına dikildi.
Kendisinin herkesi
uyanık ve farkında tutmak için hayırda bulunan bir at sineği rolü oynadığını
söyledi.
Sokrates,
kendisine bir ceza verilmesi gerekiyorsa, bu cezanın ölüm cezası yerine
Olimpiyat oyunları kahramanları için ayrılan Prytaneum’da yaşam boyu ücretsiz
yemekle onurlandırılma cezası olması gerektiğini söyledi.
Bu, Atina’nın ve
Prytaneum’un onurunu ciddi anlamda aşağılama olarak kabul edilecekti.
Ölüm cezasıyla
yargılanan suçluların kahramanlara yaraşır övgüler talep etmesi yerine
genellikle mahkemenin merhameti için yalvarması beklenirdi.
Sokrates mahkemece
suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı (Ksenofon, onun bu sonucu istediğini
söyler.
Platon’un “Sokrates’in
Savunması”ndaki yargılama sürecine dair yazdıkları da bunu destekler).
Sokrates’in son
günleri Platon’un Euthyphro, Apology, Crito ve Phaedo’sunda
“son diyaloglar” olarak kaydedilerek yazılmıştır.
Atina’daki
hücresinin içerisinde baldıran zehrini içen Sokrates’in dostları etrafını
sarmıştır.
Platon şöyle der:
- “Bu,
arkadaşımızın; bir adamın, tanıdığım en zeki, en iyi, en adil adamın sonuydu”
(Phaedo,118).
Sokrates’in
etkisi, öğrencilerinin eylemlerinde çabucak bir etki gösterdi.
Onu takip edenler
onun hayatına, öğretilerine, ölümüne, dair kendi yorumlarını oluşturdular.
Bunun yanı sıra
kendi felsefe okullarını kurup, öğretmenlerinden tecrübe ettikleri şeyleri
kaleme aldılar.
Bunların arasında
yalnızca Platon’un ve Ksenofon’un yazdıkları, ayrıca Aristophanes’in
komedyalarında çizdiği Sokrates imajı ve Aristoteles’in daha sonraki
dönemlerdeki çalışmaları bizlere Sokrates’in hayatına dair bir şeyler söyler.
Kendisi herhangi
bir şey yazmamıştır.
Fakat hem gerçeği
aramak hem de savunmak için olan sözleri ve eylemleri dünyayı değiştirmiştir.
Onun dersleri, hâlâ günümüz insanlarına ilham vermektedir.
https://dusunbil.com/sokratesin-hayati/?utm_source=facebook&utm_medium=social&utm_campaign=ReviveOldPost&fbclid=IwAR1uXwdX5co0Qo_80ojHdFI70ijsYtLDqhSb_MaANb4tP2BqSb3sB3TMwik