ATATÜRK'ÜN İKTİSADİ
POLİTİKA ANLAYIŞI
Ulu önder Atatürk'ün
hayatını ayrıntısı ile inceleyenlerin ulaştıkları önemli bir sonuç, Atatürk'ün
gençlik yıllarında başlayan ve hayatının son günlerine kadar devam eden
öğrenme, en son bilgilere sahip olma arzusu ile yaşama isteğine, engin bir
bilgi ve enerji kaynağına sahip çok güçlü bir lider olduğudur.
Atatürk askerlik yanında
politika, iktisadî ve sosyal konularla en geniş şekilde ilgilenmiş, geleceğe
bakış ufkunu devamlı olarak bilgi ile zenginleştirmiş, yorumları ile
genişletmiştir.
Atatürk adeta ülkesinin
makûs talihini yenmek için kendisini yetiştirmiş, bir gün kurtaracağı ve
yeniden hayata kavuşturacağı ülkesini ve halkını çağdaş medeniyet düzeyine
ulaştıracak yolları açmış, sağlam temelleri atmıştır.
Atatürk, yaşadığı dönemde
yayınlanmış pek çoğu Fransızca veya İngilizceden Fransızca'ya çevrilmiş ve bir
bölümü Türkçe olan iktisat kitaplarını okumuştur.
Atatürk savaş
meydanlarında halkının makûs talihini yenmek için ordusunun başında amansız bir
mücadele verirken, savaş sonrasının bağımsız Türkiye'sinde uygulanması gereken
iktisadi politikayı oluşturmak için özel bir heyet oluşturmuş başına Ziya
Gökalp'i geçirmiş ve fırsat buldukça bu uzmanlar kurulunun çalışmalarına
katılmıştır.
Atatürk için, iktisadi
yapıyı güçlendirme, dengeli ve sürekli bir iktisadi gelişme sağlama daima en
önde gelen unsur olmuştur.
Atatürk için iktisadî
zafer, en büyük askerî zaferlerden çok daha önemli idi.
Daha 1923 Ocak ayında,
- "Yeni Türkiye Devleti
temellerini süngü ile değil, süngünün dahi istinat ettiği iktisadiyatla
kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat, Yeni
Türkiye Devleti iktisadî bir devlet olacaktır" diyordu.
Atatürk bu ifade ile,
iktisadî kalkınma sağlanmadıkça, güçlü bir iktisadî yapı kurulmadıkça, asıl
savaşın kazanılmamış olacağını vurguluyordu.
- "Bir ulusun doğrudan doğruya
hayatı ile ilgili olan, o ulusun iktisadıdır.
Tarihin ve tecrübenin yoğunlaştırdığı
bu gerçek biçim ulusal hayatımızda ve ulusal talihimizde tamamen tecelli
etmiştir.
Gerçekten Türk tarihi incelenirse,
yükseliş, çöküş nedenlerinin iktisat sorunlarından başka bir şey olmadığı
derhal anlaşılır.
Tarihimizi dolduran zaferlerin yahut
bozgunların tümü iktisat durumumuzla bağlantılı ve ilişkilidir.
Yeni Türkiye'mizi layık olduğu yüksek
düzeye ulaştırabilmek için iktisadımıza birinci derecede ve en çok önem vermek
zorundayız.
Zamanımız tamamen bir iktisat devrinden
başka bir şey değildir".
Dünya tarihini ve
ülkelerin başarılarını ve karşılaştıkları güçlükleri çok iyi yorumlayan
Atatürk, iktisadi bağımsızlığın temel unsur olduğunun farkındadır ve iktisadî
bağımsızlıkla güçlendirilmeyen bir siyasî bağımsızlığın kalıcı olamıyacağını
haykırmakta
- "Ben Hakimiyet-i milliyeyi,
millî hakimiyet-i iktisadiye olarak anlarım.
Böyle olmazsa hakimiyet-i milliye
"serap" olur.
Muhakkak tam bağımsızlığını
sağlayabilmek için yegane hakiki kuvvet, en kuvvetli temel iktisadiyattır" demektedir.
Aslında Atatürk ulusal bağımsızlığın
temel dayanağının iktisadî bağımsızlık olduğunu daha önce 1 Mart 1922 de
T.B.M.M.'nde yaptığı konuşmada belirtmiş ve
- "Bugünkü savaşımızın hedefi, tam
bağımsızlıktır.
Tam bağımsızlık için ise ekonomik
bağımsızlığa sahip olmak şarttır.
Maliyesi bağımsızlıktan yoksun bir
devletin, diğer bütün uzuvları da bağımsız olamaz"
diyerek, ileride 29 Ekim 1923'de kurulacak Genç
Türkiye Cumhuriyeti'nde görev üstlenecek, sorumluluk taşıyacaklara hazırlık
yapmaları için hedefi göstermiştir.
.
ATATÜRKÜN İKTİSADİ POLİTİKA ANLAYIŞI
.
Prof. Dr. Necdet SERİN A.Ü. Rektörü
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/20826
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder