Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu İle Konuşma
Ankara Palas’ta söylenmiştir. 1937
Her gün kudreti daha artan bir Romanya’yı bütün
kalbimizle isteriz.
Dostluğumuz kadar sıkı ve güvenilirdir ki, Romanya
daha kuvvetli oldukça biz de kendimizi daha kuvvetli sayarız.
Müttefikimiz Romanya’nın bize gönderdiği misafirimizi
çok sevdik.
Bugünkü görüşmemizden sonra B.Antonescu hakkında bende
kalan izlenim, Romanya Dışişleri Bakanı’nın milletine karşı sorumluluğunu
anlamış derin görüşlü, hükümlerinde tutarlı, uygun ve olgun bir devlet adamı
olduğudur.
Kendisi gösteriş sever bir insan değildir. Milletinin
duygularına uymaktadır. Görevini yapmakta kararlılığı kuvvetlidir.
Sizi tanıdığıma çok memnunum. Milletleri
antlaşmalardan çok duygular bağlar. Romanya, kalbimizde kardeşçe yer tutmuştur.
Ruhlarımızın yakınlığı, birleşikliği için kadehimi kaldırıyorum.
Milletler acı ve üzüntü bilmemelidir.
Şeflerin görevi, hayatı sevinç ve istekle karşılamak
konusunda milletlerine yol göstermektir.
Zamanında
kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında
filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu.
“Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici
ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı.
Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı.
Diyorlardı ki:
- “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa
yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.”
Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü
beğeniyorum, fakat şu sınırlar içinde:
Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören
adamlar zavallıdır. Besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır.
Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey,
kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı
bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir.
Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin
şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.
Bir insan böyle hareket ederken, “Benden sonra
gelecekler acaba böyle bir ruhla çalıştığımı farkedecekler mi?” diye bile düşünmemelidir.
Hatta en mutlu olanlar, hizmetlerinin bütün nesillerce
bilinmemesini tercih edecek karakterde bulunanlardır.
Herkesin kendine göre bir zevki vardır. Kimi bahçe ile
uğraşmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister.
Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır.
Bahçesinde çiçek yetiştiren adam, çiçekten bir şey
bekler mi?
Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki
duygularla hareket edebilmelidir. Ancak bu şekilde düşünen ve çalışan
adamlardır ki, memleketlerine ve milletlerine ve bunların geleceğine faydalı
olabilirler.
Bir adam ki, memleketin ve milletin mutluluğunu
düşünmekten çok kendini düşünür, o adamın kıymeti ikinci derecededir. Gerçek
kıymeti kendine veren ve bağlı olduğu millet ve memleketi ancak şahsiyeti ile
ayakta durduğunu sanan adamlar, milletlerinin mutluluğuna hizmet etmiş
sayılmazlar.
Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler,
milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına sahip ederler. Kendi gidince
gelişme ve hareket durur sanmak bir dikkatsizliktir.
Şimdiye kadar söz ettiğim noktalar ayrı ayrı
toplumlara aittir.
Fakat bugün bütün dünya milletleri, aşağı yukarı akraba
olmuşlardır ve olmakla uğraşmaktadırlar.
Bu nedenle insan, bağlı olduğu milletin varlığını ve
mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve rahatlığını da
düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya
milletlerinin mutluluğuna hizmetçi olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır.
Bütün akıllı adamlar bilirler ki, bu yolda çalışmakla
hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer
bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir.
Dünyada ve dünya milletleri arasında sakinlik,
aydınlık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın
huzurdan yoksundur.
Onun için ben sevdiklerime şunu öneririm:
- Milletleri yönlendiren ve yöneten adamlar, elbette
öncelikle ve öncelikle kendi milletinin varlığının ve mutluluğunun nedeni olmak
isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek gerekir.
Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa kanıtlar.
En uzakta sandığımız bir olayın bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz.
Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.
Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.
Türkiye, Romanya ve diğer dostları kuvvetlidirler.
Hiçbir taraftan bize gelecek bir şey beklemem. Beklemeğe de gerek yoktur. İşte
bu sakinlik içinde bütün dünyayı düşünmek fırsatı bizdedir. “Dünyanın filan
yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?” dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık
varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak
olursa olsun bu kuraldan şaşmamak gereklidir. İşte bu düşünüş, insanları,
milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, millî
olsun daima kötü kabul edilmelidir.
O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım:
Doğal olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve gereğini
yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgili olacağız. Kısa bir örnek:
Ben askerîm, Dünya Savaşı’nda bir ordunun başında idim. Türkiye’de diğer ordular
ve onların komutanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, diğer ordularla
da uğraşıyordum.
Bir gün Erzurum cephesindeki hareketlere ait bir sorun
üzerinde durduğum sırada yardımcım dedi ki:
- Niçin size ait olmayan
sorunlarla da uğraşıyorsunuz?
Cevap
verdim:
– Ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem kendi ordumu nasıl yönlendireceğimi ve yöneteceğimi belirleyemem.
– Ben bütün orduların durumunu iyice bilmezsem kendi ordumu nasıl yönlendireceğimi ve yöneteceğimi belirleyemem.
Bir devlet ve milleti yönetme durumunda bulunanların daima göz
önünde tutmaları gereken husus budur.
Bu sebeple saygıdeğer misafirimize şunu diyeceğim:
- Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı
zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak gücünde olmayan bir adamım.
Çünkü ben bir halk adamıyım.
Ben düşündüklerimi daima halkın karşısında söylemeliyim.
Yanlışım varsa halk beni yalanlar.
Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını
görmedim.
Ulus 20. 03. 1937
https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/romanya-disisleri-bakani-antonescu-ile-konusma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder