. BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE Kitabı
. Kitabın ön sözünü kaleme alan D. Bojkov, Finlandiya’yı
bakın nasıl anlatıyor:
. ‘‘Gara
inersin, bir yolcu gibi büfeyi ararsın.
Bütün
Avrupa’da büfenin ne olduğunu, orada her şeyin üç misli, beş misli fiyatla
satıldığını herkes bilir.
Fin
büfesinde, Fin lokantasında olduğu gibi, bildiğim kadarıyla hiçbir şey
satılmaz.
Büfeye
sofra kurulur.
Yemekler
büyük bir orta masasına konur.
Rafların
bir kenarından her çeşit tabak, kaşık, bıçak, çatal görünür. Her şey masaya
açık olarak konulmuştur.
Kimse
dağıtım yapmaz.
Yemek,
içmek isteyen her yolcu dilediği şeyi kendisi alıp doldurur.
Doyasıya
yiyip içer.
Öğle,
akşam yemekleri için bir ya da bir buçuk markayı kendisi kasaya öder.
Viburg’ta
otelde iki hafta kadar kaldığım halde kaç gece yattığımı, ne zaman gideceğimi,
kaç defa öğle ve akşam yemeği yediğimi bilmiyorlardı.
Hesabı
benim yapmam, ona göre para ödemem gerekti.
Tramvaya
binersin biletçi yok. Kontrolör yok.
Parayı
kutuya atar, dilediğin yere gidersin.’’
Finli
bir öğretmen bunun nedenini şöyle açıkladı:
-
‘‘Rusya’da, bütün Avrupa’da olduğu gibi, halka güven olmadığı için bilet
satılırsa, kondüktörü denetlemek için kontrolör konulursa, peki o zaman kontrolörleri
kim denetlesin?
Biz,
kontrolöre değil, halka, insanlara inanırız...
Petersburg’da
Fin memurlarının çalıştığı özel bir Fin garı var.
Bu
garda daha ilk adımda olağanüstü bir şey duyulur.
Rus
garları ve gişelerinde pislik, düzensizlik görülür; bağrışmalar, gürültüler
işitilir.
Finlilerin
tarafıysa tertemiz, düzenli, sessizdir.
Vagonlarda
ne büyük ayrılık var!
Bizimkilere
benzer
Rus
vagonları sanki tükürük hokkası, sıyrıntılı, çeşitli notlar ve isimlerle dolu.
Yolcularla
kontrolörler arasında ya da sadece yolcular arasında sürekli anlaşmazlıklar
çıkar.
Fin
vagonlarında herkes yerini bilir.
Hiçbir
anlaşmazlık olmaz, kimse vagona tükürmez, yüksek sesle konuşmaz, sigara içmez.
Örnek
bir temizlik.
Ucuz
olan üçüncü mevki yataklı vagonlar pek güzel döşenmiş, tertemiz çarşaflarla
örtülü.
Yolculukta
kimse seni rahatsız etmez.
Uyurken
kimse seni yüksek sesle konuşup uyandırmaz.
Finlandiyalılar
konuşmaz, fısıldaşırlar...
Büyük
şehirlerde binlerce insan sokaklarda dolaşır.
Birileri
gelir birileri gider; yalnız başlarına veya topluca yürürler; karşılaşırlar,
dururlar, konuşurlar ama çıt çıkmaz.
Kalabalığın
sesi duyulmaz.
Finlandiya’da
Rus kültürü olmadığının ilk belirtisi budur.
Finlandiya’da
polisler, jandarmalar bağırmaz.
Faytoncular
insanı azarlamaz; karşılaşan dostlar, düşünce ve duygularını boğaz paralarcasına söylemez.
Finlandiya’da
insanlar hür oldukları için, istedikleri zaman, diledikleri yerde şarkı söylemek, çalgı çalmak gibi
hakları olduğunu düşünmez.
Fransa’da
bile insan yazın sokak gürültüsünden uyuyamaz.
‘Bataklıklar
ülkesinde’ insanlar daha çok başkalarının hak ve hürriyetlerini düşünür.
Orada
hürriyetin değeri yüksektir ama olur olmaz bahanelerle başkalarına tatsızlık
vermek anlamına gelmez.’’
. BEYAZ ZAMBAKLAR
ÜLKESİNDE Kitabı - S: 13
Yazar: Grigory Petrov, Çeviri: Ahmet Seyrek
YAKAMOZ
KİTAP © 2015, Grigoriy Petrov, Orijinal Adı: Finland: The Country of White
Lilies
. Grigory Spiridonoviç Petrov (d. 1866, Rusya
- ö. 1925, Paris), Rus hatip, gazeteci, yazardır.