Karşı Devrimciler Cumhuriyet’i Yok Ediyor!
·
Cebren
ve hile ile devlet katında yıkılmış, kamudaki tüm birikimi tasfiye edilmiş
Cumhuriyet, bugün halkın mücadelesinde varlığını sürdürüyor.
·
Yurttaş
kimliğini yok etmeye çalışan iktidara karşı yurttaşlar yıllardır farklı
biçimlerde mücadele veriyor.
·
Zenginlerin ve iktidar sahiplerinin elinde oyuncak edilen hukuk,
çocuğunun ölümünü aydınlatmaya çalışan ailelere ve yakınlarını yitirdiği
kazaların sorumlularını ortaya çıkarmaya çalışan yurttaşlara sırtını dönüyor.
·
Türkiye
yurttaşlardan değil, padişahına sadık kullardan ibaret bir kütleye
dönüştürülmeye çalışılıyor.
·
Hastane kapılarında hayatını kaybeden, parası olmazsa eğitim
hakkından mahrum kalan yurttaşlar artık yaşamak için Cumhuriyet’e ihtiyaç
duyduğunu biliyor, görüyor.
·
Ülkemizin
getirildiği hal, küçük değişimlerle Cumhuriyet’i kurtarmanın yolunun olmadığı
bize gösteriyor.
·
Cumhuriyet’i
emekçilerin elinde tekrar kurmaktan başka yol yok.
·
Karşı devrim
yıllarının en fazla tartışılan konularından biri laiklik oldu.
·
“Kişiler laik olmaz,
kurumlar laik” olur diye başlayıp “Laiklik, devletin dine karışmamasıdır” diye
devam ettiler, çağdaşlığı ve özgürlüğü hedef alan dinci gerici faaliyetlerin
önündeki tüm engelleri kaldırdılar.
·
Laikliği sinsice
tartışmaya açarak altını oydular.
·
Laikliğin ortadan
kaldırılmasında sayılanların tümünün suç ortaklığı vardır.
·
Laikliğin hedef
alınması nedensiz değil.
·
Laikliğin olduğu yerde
kul değil yurttaş olur, zorbalık değil hukuk olur, keyfilik değil kural olur.
·
Dogmayla
uyuşturulmayan emekçi sessiz kalmaz, neden diye sorar.
·
Kendisine
dayatılan sefalete şükretmez, hakkını arar.
·
Patron
karşısında boynunu büküp kaderine razı olmaz, örgütlenir.
·
Patronlar
bunu bildikleri için laikliği sevmezler.
·
Yaşam
tarzları gereği şeriat istemeseler bile laikliğin altının oyulmasından memnun
olurlar, laikliğin işçiler arasında yayılmasını istemezler.
·
Laikliğin ortadan kalktığı yerde kural kalmayacağını, iktidar
sahiplerinin sermaye istedi diye her türlü kuralı çiğneyip aklı ve bilimi hiçe
sayabileceğini, sosyal haklardan pandemi dönemi karantina sürelerine, iş
güvencesinden vergilere her şeyi patronların istediği gibi düzenleyip işçileri
din istismarıyla susturacaklarını bilirler.
·
Günümüz egemenlerinin laikliği hedef alması ve düzen muhalefetinin
laikliğin canına okunmasına ses çıkarmamasının gerisinde sermaye sınıfının
çıkarları vardır.
·
Bu nedenle bugün laiklik öncelikle işçi sınıfının ihtiyacıdır ve
öncelikle devrimcilerin talebidir.
·
Dinsel ideolojinin eski çağlardan kalma artıkları olan cemaat ve
tarikatlar; siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel hayatı dini kuralların
tahakkümüne almayı hedefleyen ve bu nedenle özgürleşmenin önünde engel
oluşturan yapılardır.
·
677 sayılı Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu uygulanmalı,
cemaat ve tarikatlar başta olmak üzere tüm karşı devrimci odaklar devletten
temizlenmeli, kamu görevinde liyakat ve çağdaş değerlere bağlılık esas
alınmalıdır.
·
Kuran kursları ve imam-hatip okulları kapatılmalı; din görevlisi
yetiştirme işi yalnızca bu işlevle sınırlı olarak kurulacak, sayıları ve
kapasiteleri ihtiyaca göre belirlenecek, laikliğe bağlı yeni eğitim
programlarıyla gerçekleştirilmelidir.
·
1923’te
büyük bir atılımla kurulan Cumhuriyet’in izleri bugün neredeyse tüm devlet
mekanizmasından silinmiş durumda. Cumhuriyet’in altını oyan temel olgu,
emperyalist-kapitalist sistemle eklemlenme tercihiydi.
·
Devletten tasfiye edilen Cumhuriyetçiliğin halk içinde varlığını
koruması, halkçı karakteri öne çıkan bir Cumhuriyetçi yükselişi de olanaklı
hale getirdi.
·
Bugün tümüyle tehlikede olan yurttaşlığın yeniden kazanılması a
ancak emekçilerin çıkarlarına dayanan devrimci cumhuriyetçi siyasi çizginin
yurttaşlığı bu zeminde yeniden kurması ile olanaklı.
·
Emekçilerin
siyasete ağırlık koyabilmek için Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’in ise ayakta
kalabilmek için emekçilere dayanmaya ihtiyacı var.
·
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri emperyalizme
bağımlılık.
·
Ekonomik, siyasi ve askeri ayaklarıyla bir bütün olan
emperyalizm, Türkiye’yi bu alanların her birinde kuşatmıştır. Emperyalizme
karşı bağımsızlık savaşıyla kurulmuş bir ülkenin bu noktaya gelmesi hazin olsa
da kurtuluş mümkündür.
·
Türkiye, kendisine vurulan prangaları kıracak güce ve basirete
sahiptir.
·
Türkiye prangalarını kıracaktır.
·
Özelleştirme
aracılığıyla yağmalanan kamu işletmeleri yeniden kamulaştırılmalı, ülkenin tüm
kaynakları kamu mülkiyetinde tüm halkın, yani emekçilerin çıkarları
doğrultusunda değerlendirilmelidir.
·
Uluslararası
sermayenin "dayatmaları" reddedilmeli, emperyalist-kapitalist
sistemin ekonomik kurumları olan IMF ve Gümrük Birliği’nden çıkılmalı, AB aday
üyelik süreci tümüyle sonlandırılmalıdır.
·
Neoliberal yağma politikaları, Türkiye’yi tarım ve hayvancılıkta
kendi kendine yetebilen bir ülke olmaktan çıkardı, dışa bağımlı hale getirdi.
·
Tarım ve hayvancılıkta sermayenin saldırılarını püskürtmek için
tarım emekçileri ve küçük üreticilerle birlikte mücadele edilmelidir.
·
Tarım ve hayvancılık, kamu mülkiyeti temel alınarak yeniden
yapılandırılmalı, dışa bağımlılık sona erdirilmeli, Türkiye tüm yurttaşlarına
ucuz, kaliteli ve sağlıklı gıda sunabilmelidir.
·
Türkiye’nin
güvenliği öncelikle “Yurtta sulh, cihanda sulh” politikasının devrimci bir
anlayışla yeniden inşasından, Türkiye’nin başta kendi yakın coğrafyası olmak
üzere dünya genelinde bağımsız, onurlu ve barışçıl bir dış politika
izlemesinden geçmektedir.
·
Bölgede
huzur ve güvenlik için komşu ülkelerle dostça ilişkiler kurulmalı, ABD
emperyalizmi ve işbirlikçilerine karşı ilerici ve anti-emperyalist odaklarla
ittifak yapılmalıdır.
·
Türkiye
NATO’dan çıkarak ABD ve NATO’ya bağımlılıktan acilen kurtulmalı, orta ve uzun
vadede ise "savunma sanayiinde" tam "bağımsızlığa"
kavuşmalıdır
·
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik, laiklik, cumhuriyet ve
bağımsızlık… İlk bakışta uzun bir liste olarak görülebilir.
·
Ancak, kazanmak için mücadele etmemiz gereken başlıkların tümünü
değil, yalnızca bu mücadelede güncel olarak öne çıkarmamız gerekenleri
oluşturuyorlar.
·
Bu kadar farklı alana yayılan kökleşmiş sorunların hem ortaya
çıkışının hem de çözülememesinin temelinde yatan ana olgu ise aynı: Kapitalizm…
·
Hem
ülkemizde hem de dünyada değişim isteğinin güçlü olduğu bir çağdan geçiyoruz.
Emperyalist-kapitalist sistemin yeni bir iktisadi, ideolojik, siyasi çerçeve
üretme yeteneğini yitirmesi dünyada bir uygarlık krizi, ülkemizde ise rejim
krizi olarak kendisini ortaya koyuyor.
(Özetle: https://devrim.org.tr/wp-content/uploads/2020/12/bize-devrim-gerek.pdf)