Martin Luther ve 500. Yılında
Reformasyon’un
Sonuçları:
·
“Reformasyon” Avrupa tarihinde en derin izler
bırakan olaylardan biriydi.
·
2017
yılında 500. yıl dönümü vesilesiyle Reformasyon’un etkileri ve kurucusu
tartışılacak.
·
Bundan
500 yıl önce asli olarak Alman coğrafyasında doğan ve dünya tarihinde derin
izler bırakan bir dönüşüm başladı.
·
O
günden bu yana Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesi’nin yanısıra Protestan
mezhepler de var.
·
O
dönemden ittibaren de bireyin vicdan özgürlüğü gelişti, ayrıca bugün
bildiğimiz Almanca ve
meslek anlayışı da gelişti.
·
O
dönemde gerçekleşen bu değişimlere günümüzde “”Reformasyon”” adını veriyoruz.
·
Bu
büyük değişim küçük bir kent olan Wittenberg’de henüz yeni kurulan
üniversitenin ilahiyat kürsüsünde ders veren genç bir keşiş olan Martin
Luther’in (1483–1546) etkisiyle iyice alevlenen teolojik bir tartışma olarak
başladı.
·
Luther
1517 Ekiminde teolojik meselelere ilişkin
o
dönemde alışılageldiği üzere kamuya açık bir
şekilde
tartışmaya açmak istediği 95 tezini bir mektupla açıkladı.
·
Luther’in
bu tezleri Wittenberg’deki saray kilisesinin kapısına asmasıysa muhtemelen bir
efsane.
·
Her
ne kadar amacı bu olmadıysa da Luther’in bu çıkışı, mevcut tartışmanın
kızışmasıyla Hıristiyan kilisesinin bölünmesine ve onun ölümünden sonraysa
Katolik ve Protestan
hükümdarlar
arasında mezhep savaşlarının çıkmasına yol açarak Avrupa’da ülke sınırlarının
yeniden çizilmesini beraberine getirdi.
·
Luther
daha sonra Protestanlık olarak adlandırılacak Papalığa karşı çıkan ve bireysel
inanç üzerine kurulu bir teolojik anlayış geliştirmişti.
·
Augustinyen
tarikatından ayrılıp evlenen Luther İncil’i Almanca’ya çevirerek ve büyük
yankılar uyandıran pek çok yazıyı kaleme alarak bugünkü Protestan kiliselerini
kurmuş oldu.
·
Günümüzde
dünyadaki 2,2 milyar Hıristiyan’ın yaklaşık yüzde 37’si Protestan.
·
Alman
nüfusunun yüzde 29’unu Protestanlar, yüzde 30’unu ise Katolikler oluştururken
yüzde 34 herhangi bir dine bağlı değil.
·
Luther’İin
Latince yazdığı 95 tezi kültürel
hafızadaki yerini
Wittenberg’deki kilisenin kapısına çakılı şekilde aldı.
·
Bu
nedenle 2017 yılı
başta Almanya olmak üzere dünya
genelinde Reformasyon’un 500. yıldönümü olarak kutlanacak:
·
Alman
hükümeti ve kilisenin organize edeceği büyük etkinlikler, anma ve kutlamalar,
sergiler ve konferansların yanısıra 31 Ekim 2017 tarihi ilk defa tüm ülke
genelinde resmi tatil ilan edilecek.
·
Reformasyon’un
yıldönümü aslında Almanya’da kutlamalarına büyük ağırlık verilen bir yıldönümü
oldu.
·
Alman
Protestan Kiliseleri (EKD) ve devlet tarafı 2008 yılından başlayarak on yıl
sürecek bir “Reformasyon On Yılı” başlattı ve her yıl farklı konuları ele
alarak ve böylece Reformasyon’un kapsamlı içeriğini çok yönlü bir şekilde
değerlendirerek 500. yıldönümü kutlamalarına da hazırlanmış oldu.
·
Eşzamanlı
olarak hem Federal Hükümet hem
de çeşitli eyaletler bazında “Luther
2017” kutlamaları için pek çok ofis açıldı.
·
Federal
Yönetim özellikle Reformasyon’un sanat, kültür, toplum
ve
siyaset gibi alanlardaki etkilerini ve kazanımlarını ön plana çıkararak aynı
zamanda Almanya’yı “Reformasyon’un beşiği” olarak tanıtmayı ve bu büyük
mirasının yaşamasına aracı olmayı hedefliyor.
·
Reformasyon’un
Alman, Avrupa ve dünya tarihinin en sarsıcı olaylarından biri olduğu
tartışılmaz.
·
Almanya
ve Avrupa başta olmak üzere Batı kültürü genelinde teolojik, tarihi, zihinsel
ve siyasi kimlik anlayışları üzerinde derin izler bırakan Reformasyon aynı
zamanda Alman dilinin yanısıra hem müzik ve sanat alanlarında büyük bir etki
yarattı, hem eğitim alanına yeni bir yön veren değişimleri tetikledi, hem de
nihayetinde öz sorumluluk sahibi yurttaş konseptinin ortaya çıkmasını
sağlayacak toplumsal ve siyasi katılımın temellerini atmış oldu.
·
Reformasyon
olmasaydı dünyanın pek çok açıdan bambaşka bir yer olacağı konusunda yaygın bir
fikir
birliği süregidiyor.
·
EKD’nin
Kilise Ofisi
Başkan Yardımcısı ve Reformasyon yıldönümüne
yönelik kutlamaların genel düzenlemesinden sorumlu yetkilisi olan Thies
Gundlach ayrıca günümüzde temel ön kabullerin yeniden sorgulanmakta olduğu
“bir tür reformasyon öncesi dönemden” geçtiğimize inanıyor.
·
Gundlach
ayrıca Luther’in “Augustinyen” keşişliğinden kurumların dayattığı koşullardan
bağımsız inanç özgürlüğünün kaşifliğine uzanan yolunun özgürleşmeye giden
yolların arketipi olduğu görüşünde.
·
Fakat
ne tarihçiler ne de ilahiyatçılar Reformasyon’u salt bir tarihsel bir
özgürleşme öyküsü olarak ele alıyor.
·
Eğer
hedef bu olsaydı tarihçilerin yıldönümü kutlamalarına davet edilmemesi
gerekirdi.
·
Zira
onların Luther’in Yahudi düşmanlığıyla dolu yazılarından mezhep savaşlarına
Reformasyon tarihinin kutlamaya pek de elverişli olmayan yönlerine parmak basacaklarına
şüphe yok.
·
Fakat
bu konular da Reformasyon’un 500. yıldönümü etkinliklerinde özellikle de
EKD’nin inisiyatifiyle ele alınacak.
·
Düşünce
tarihi açısından bakıldığında Luther’in birçok öncülü vardır; ama Luther
cesareti
ve becerisi sayesinde, matbaanın da sağladığı imkanla Avrupa’da dikkatleri
üzerine çekmesiyle ve de dönemin siyasal ortamının desteğiyle öne çıkabildi.
·
Fikirleri
yıldırım hızıyla yayıldı. Yine de Reformasyon’un tarihi, tüm tarihsel süreçler
gibi içinde pek çok çelişkiyi barındırıyordu ve ucu açıktı:
·
Reformasyon,
Ortaçağ anlayışından kopmuş bir şey değildi, onun içinden doğdu.
·
Ortaçağ
“karanlık bir çağ” değildi.
·
Günümüzde
modern olarak algılanan pek çok fikir aslında o dönemde şekillenmişti.
·
Bu
anlamda Reformasyon Ortaçağ düşüncesinin aşılması değil onun zirvesine
ulaşmasıdır.
·
Ayrıca
Reformasyon yalnızca Luther’le sınırlı değildi.
·
Luther
her ne kadar merkezi bir figürdüyse de Reformasyon’un erken dönemlerine yön
veren pek çok kişiden biriydi.
·
Bu
bağlamda tıpkı Reformasyon’un kendisi gibi Ortaçağın son dönemlerini de büyük
bir çeşitlilik dönemi olarak ele almak gerekir.
·
Aslında
“Reformasyon dönemi” tanımının kendisi de yanıltıcı:
·
Bu
süreç yalnızca Reformasyon’un gerçekleştiği dönemi değil Rönesansı da kapsıyor.
·
Reformasyon’da
büyük rol oynayan isimlere EKD’nin her fırsatta işaret etmeyi görev bildiği
Huldrych Zwingli ve Johannes Calvin gibi çağdaşı olan reformcuların yanısıra
sanatçı Leonrdo da Vinci ve tarihçi ve devlet adamı Machiavelli gibi
Rönesans’ın büyük isimleri de dahil.
·
Dolayısıyla
ancak Luther aracılığıyla yenilenen Katolik Kilisesi’nin düşüşü teorisi artık
herhangi bir geçerliliğe sahip değil.
·
Tarihçi
Thomas Kaufmann’a göre Reformasyon tarihinin bütünü “Ortaçağın son dönemindeki
çok büyük çeşitliliğe sahip dindarlık anlayışı, teoloji ve kültürle” doğrudan
ilintili.
·
Reformasyon’un
tarihte sahip olduğu yer konusunda yürütülen çalışmalaraysa farklı görüşler
hakim.
·
Burada
“beklenmedik ve ani bir sıçrama anı”ndan mı yoksa “yavaş yavaş gelişen bir
dönüşüm”den mi söz edilmesi gerektiği konusunda tartışmalar sürüyor.
·
Fakat
uzmanlar kendi içinde kapalı ve tekil bir Reformasyon yerine çoğul bir
Reformasyon süreci olduğu konusunda hemfikir.
·
Kaufmann’a
göre Luther sonraki kuşaklar tarafından “çok farklı isteklerin, umutların,
düşmanlık duygularının ve hayallerin” yansıtıldığı bir figür olarak algılandı.
·
Öte
yandan kilise
tarihi uzmanı Volker Leppin’in dile
getirdiği ve tarihçilerin de üzerinde mutabık oldukları üzere “yeri
doldurulamaz bir kişilik”ten ziyade bugün bizim bakış açımıza çok da uymayan,
birçok bakımdan bizim algımıza “yabancı” bir adamdı.
·
Gene
de Luther’in büyük etkileri beraberinde getiren bir sürecin kaynağı olduğu ve
bugün dahi olageldiği kabul görüyor.
·
Bunu
onun ortaya koyduğu (Hıristiyan) özgürlük anlayışında görmek mümkün.
·
Luther
1520 yılında yayınladığı “Hıristiyanın Özgürlüğü Hakkında” başlıklı yazısında
Hıristiyan inancına sahip birinin bir yandan her şeyin “özgür efendisi” olduğu
ve kimsenin tebaası olmadığı, bir yandan da “sadık bir kul” olarak herkesin
tebaası olduğu üzerine kurulu bir anlayışı getirmişti.
·
Luther
bu teziyle insanın “içsel” ve dışsal” yönüne ilişkin beraberinde pek çok sonucu
da getirecek bir ayrım yapmıştır:
·
Bu
ayrım, Hıristiyanlığın merkezine “inancı” koyan Protestan teolojisinin temelini
oluşturur:
·
Buna
göre ruhun (içsel) selameti için ne “eserler”, ne “yasalar” belirleyicidir, ne
de kilise, yani “dışsal” olan hiçbir etken belirleyici değildir, sadece ve
sadece inanç ve Tanrı’nın rahmeti geçerlidir.
·
Luther’i
özgürlük kavramı esas olarak teolojik alana dair bir kavram olsa da farklı
şekillerde de algılanmıştır.
·
Daha
o zamanlar Alman Köylü Savaşları (1523–1526) sırasında dahi bu özgürlük
kavramının siyasi bir düzlemde ele alınması durumuyla karşılaşılmıştı.
·
Her
ne kadar “Luther” bu anlayışı reddettiyse de itaatkarlığın reddi bağlamındaki
özgürlük anlayışı büyük bir etkiye sahipti.
·
Pek
çok farklı taraf Luther’in tezlerini kendine mal ederek kimi örneklerde ulusal,
sosyal ya da siyasi bağımsızlığı temellendirmede kullandı.
·
Oysa
Luther modern özgürlük anlayışını ortaya koymamıştı.
·
Onun
yaptığı, özgürlük kavramının farklı yönlere evrilebileceği bir diyalektiği
güçlendirmesiydi.
·
“Tezlerin
halka açıklanmasının” 500. yıldönümünde Reformasyon’u anmak için pek çok sebep
var.
·
Bunlardan
biri Reformasyon’un kültürel ve sosyal tarih açısından önemli bir kırılma
olması.
·
İlahiyatçı
Ulrich Duchrow’a göre en önemlisi Reformasyon’un henüz sonuçlanmamış olmasıdır.
·
Ona
göre hala devam eden Reformasyon “dini, milli, bölgesel ya da çıkar bazlı
sınırları aşarak herkesi kucaklayabilen” yeni bir kilisenin kurulması demek.
·
“Reformasyon
teolojisinin kolonyalizm sonrası bu yorumu” açık ve net bir şekilde bugüne ve
şimdiye karşılık gelmeli.
·
Bu
bakış, Luther’in inancın bireyin anlayışında temellenmesi yaklaşımına da uygun
düşüyor.
·
Zira
Luther için Hıristiyanlık her şeyden önce “inancın hayata geçirilmesi” demektir.
·
05.07.2016
. KAYNAK:
www. deutschland. de /tr/ topic/
. GÖNEN ÇIBIKCI: 26.12.2020 ........