. - AKIL ve ZİHİN ÇAPI
. “Bilmeye cüret et (sapere aude)!” Kant
Doğal ve Beşeri Akıl
Doğal akıl, Tanrı
vergisidir ama beşeri akıl tanrı vergisi değildir.
İnsanın
kendisinin ürünüdür.
O nedenle hiçbir bebek, doğuştan beşeri akla sahip doğmaz.
Sonradan
ona bu akıl, eğitimle monte edilir.
Yani insan, beşeri aklını üretirse bu akla sahip olur.
Üretmezse
bu akla sahip olamaz.
Beşeri akıl, insanın anlamsal yani "manasal"
yapısıdır.
Neden
biz bir tane icat yapamıyoruz da elin oğlu binlerce icat yapabiliyor?
Halbuki onlarda da bizde de "doğal akıl" var.
Çünkü
biz, icatları yapan beşeri aklı kullanmıyoruz.
Niçin?
Çünkü biz "beşeri
düşünme işlemi" yapmıyoruz.
Beşeri
Akıl
Osmanlı’nın ve müslümanların geride kalmalarının bir sürü
sebeplerini keşfetmeye çalışmakla vakit israf etmek yerine, bugün ne yapmamız
gerektiğine odaklanmak gerekir.
İleride
bizim de bu düşünmeyi yapmadığımızı tarih yazacaktır.
Osmanlı’nın çöküşünün tek temel nedeni vardı.
O da;
o devirlerde insanlığın yaptığı ve icatları üreten beşeri sistemli düşünme
işlemini yapmamasıdır.
Çağımız; düşünme ve akılcı düşünme çağıdır.
Var
olmak istiyorsak toplum olarak bu düşünmeye ulaşmamız ve onu yapmamız şarttır.
Başka
her şey boş iştir.
Toplumunu seven, bu konuda toplumuna yardımcı olmalıdır.
Akılcı
düşünemeyenlere yaşam yoktur artık bu yeryüzünde.
O nedenle "Beşeri aklın" ne olduğunu ve nasıl
çalıştığını bilmek gerekir.
İşte
biz, bunu yapmaya ve öğretmeye çalışıyoruz.
Bunu
yapmak zor bir iştir.
Ve biz toplum olarak zor işlerden kaçarız.
Bu
iş, zihinsel düşünme işidir.
Hadi
yapalım!
Neden yapmıyoruz?
Yapmaya
ne gerek var ki!
Bunu
yapmadan da ülkeyi yemek imkanı varken neden yapalım ki, denmemelidir.
Çünkü halk olarak herkes bunun faturasını ödüyor ve ödeyecektir.
Bugün
bile milletimizin karnını doyuramaz olduk.
Aslında canlıların ve insanların beyinlerinde akıl ve zihin
diye bir lob yoktur.
Ama
canlıların akıl ve zihin dediğimiz aygıtın işlevini gören "mekanizmaları"
vardır.
Akıl, düşünme işlemini yapan aygıt ve mekanizmadır.
Akıl,
düşünme komütatörüdür.
Felsefede
akıl; soyut düşünme, anlama, kavrama, soyutlama
ve hükme varma yetisidir.
Bir
fikirden başka bir fikir üretmedir.
Aslında
beşeri akıl, soru sormaktır.
Zihin,
o soruyu cevaplama işlemidir.
Fikir ve bilgi soyut şeylerdir.
Manevi demek; manasal yani anlamsal demektir.
İlahi
olan demek değildir.
“İnsan; insani fikir ve bilgi ürününden
ibarettir.”
AKIL
ÇAPI NEDİR
Akıl
çapı; olgu, obje ve olaylar hakkındaki bilgi, fikir, algılama ve düşünebilme
miktarıdır.
Kişi, ne kadar çok boyutu ve katmanı biliyor, soruyor ve
algılayabiliyorsa akıl çapı o kadar geniştir demektir.
Bir
insanın akıl çapı ne kadar ise o kadar insandır.
“İnsan demek; anlamak ve algılamaktır.”
Bir şeyi anlamak önemlidir.
Ama
onu algılamak daha önemlidir.
Çünkü algılamak bir şeyi kavramak ve o şeyle oluşmaktır.
Bir
şeyi algılamak ve onunla oluşmak ancak onun üzerinde düşünme işlemi yaparak
zihinsel boğuşmakla olur.
Duyumdan anlamaya, oradan algıya, algıdan kavramaya
gidilmelidir.
Hafızayı Geliştirmek
Hafıza,
bilginin depolandığı yerdir.
Bilgi
öğrenmek hafızayı geliştirir.
Yeni ürün; aklın, bilgi üzerinde düşünerek zihni kullanmasıyla
üretilir.
Bilgileri boşuna ezberlemek önemli değildir.
Hafızanın
gelişmesi, aklı ve zihni geliştirmez.
Öğrendiğimiz bilgilerin üzerinde düşünmek aklı ve zihni
geliştirir.
İşte
bize lazım olan da bu düşünmedir.
Sadece
hafızanın gelişmesi, ağzın çok çalışmasına yarar. İnsanı boşboğaz, geveze
yapar.
“İlim Çin’de de olsa alın,” söylemi yerine “ilmi sen üret,”
söylemine geçmek gerekir.
Aklın ve Zihnin Çapını Genişletmek
Mevcudun ilerisine geçmek, öncelikle aklın ve zihnin mevcut
çapını genişletmekle mümkündür.
Mevcut akıl çapı ile mevcudun ilerisine geçilemez.
Aklın ve zihnin çapı bir tek işlemle genişler. O da; okumak ve
üzerinde sistemli düşünme yapmaktır.
O
nedenle ne kadar çok okuma ve düşünme yapılırsa akıl çapı o kadar çok genişler.
Düşünme işlemi yapmak, beyin moleküllerinin, hücrelerinin ve
nöronlarının birbirleriyle bağ kurmasına ve etkileşime girmesini sağlar.
İşte
beynin gelişmesi de budur.
“İcatlar yapanlar; günde on saat okuyor ve
üzerinde on saat düşünüyor.”
Biyolojik akıl somut düşünür.
Bedenimizin
kendisi zaten somut düşünmeyi yapar.
Bizim
ona müdahalemize gerek yoktur.
Ama
beşeri akıl soyut düşünür.
Beşeri soyut düşünmeyi bizim yapmamız gerekir.
Biz
yapmazsak ona sahip olamayız.
Düşünme
yapılmadıkça var olan düşünme kaynağı tüketilir.
Anlamını anlamadan yapılan dinlemeler, düşünmeyi durdurur.
Fakat
anlamaya çalışmaya zorlanmak, düşünmeyi en yoğun kullanmayı sağlar.
Çünkü
bu durumda beyin nöronları birbirleriyle çapraz kontak kurarlar.
Nasıl ki mesela ananas meyvesini yemedikçe, onun tadı hakkında
farkında olup akıl yürütemeyeceksek, sorgulamaksızın yeni bir boyutun farkında
olamayacağız.
Düşünmenin
Yapılışı
Beşeri düşünme soyut düşünmedir.
Soyut
düşünme işlemi, olabildiğince çok sayıda soru sormak ve cevap bulmak için akıl
yürütmektir.
Savunma beyni büzüştürür, sorgulama beyni akışkan yapar.
Neden-Sonuç
Düşünme,
soru sorularak yapılır.
İngilizce Akıl, “reason” yani “neden”, akıl yürütme ise;
“reasoning” yani “nedenleme” demek olması boşuna değildir.
Beyni geliştiren en önemli usul, neden-sonuç ilişkili
düşünmedir.
Neden-sonuç
ilişkili yapılmayan hiçbir şeyin değeri yoktur.
Kuru kuruya öğrenmek ya da kabul etmek, beyni öldüren şeydir.
Sorular
Düşünme,
basitçe şu üç soru sorularak yapılır:
Bu
nedir?
Bu neden böyledir?
Bu
nasıl böyle oluyor?
Akıl çapını genişletmek için, karşılaşılan her şeye bu basit
soruları sorup üzerinde düşünmek yeterlidir.
Göreceksiniz
bunu yapınca daha çok öğrenmek isteyeceksiniz.
Çünkü öğrendiğiniz şeyden ve öğrenmekten zevk alacaksınız.
Hayata
bakışınız değişecektir.
İnsanlığın aklı, beş milyon yıldır, düşünme işlemi yapanlar
sayesinde sürekli gelişmiş ve bugünkü icatları yapabilir çapa ulaşmıştır.
Bugünkü
akıl çapına insanlık, diktatör ve tiran hükümdarların, düşünürleri ve bilim
adamlarını öldürerek, kitap ve kütüphane yakarak geldi.
“Kıl ile akıl arasında
bir harf kadar fark var. Doğallığı aşamayan kişi, bu bir harfi aşıp kılcılıktan
akılcılığa ulaşamaz.”
Evet insanlık, bugüne düşünme yaparak gelmiştir.
Filozof
ve matematik bilimadamı Theon, 2500 yıl önce, kızı Kadın filozof Hypatia (MÖ
415-370)’ya şöyle der:
- “Herkes düşünme hakkını elinde tutmalıdır. Yanlış düşünmek
bile, hiç düşünmemekten iyidir.”
Beyin
Beyin, kimyasal yapısı gereği, kaydettiği bilgilerden yeni
bilgiler üretir.
Sinir
uçları olan nöronların birbirleriyle kontak kurmasıyla çalışır ve bilgi üretir.
Beyne
ne kadar çok çeşitli bilgi verilirse beyin, o kadar çok kontak kurar ve o kadar
çok bilgi üretir.
Doğal
beyin bunu basit şekilde ve tek boyutlu yapar.
Çünkü beş duyu organlarıyla aldığı maddi verilerle doğrudan
yapmaktadır.
Tek
boyutlu düşünenler, animal düşünüyor demektir.
İnsan, maddi olanların yanı sıra maddi olmayan anlamsal yani
manevi verileri de beynine vermektedir.
Böylece
insan beyni, diğer canlıların yapamadığı çok boyutlu çapraz düşünme yaparak
yeni karmaşık bilgiler üretmektedir.
Ne
kadar çok anlam verilirse beyin, o kadar çok düşünür ve yeni çok boyutlu bilgi
üretir.
İşte aklın ve zihnin çapını belirleyen bu durumdur.
Beyin ve Zeka
Beynin
büyüklüğü ve zekanın çokluğu pek önemli değildir.
Çünkü bunlar kendiliğinden fikir ve bilgi üretmezler.
Fikir
ve bilgi, çok okumak ve çok düşünerek beyni olabildiğince çok kullanmakla
üretilir. Mesela filozoflar ve icatları yapan bilim insanları pek zeki kişiler
değildirler.
Ama çok okuyan ve çok düşünen kişilerdir.
Teorik
fizikçilerin teorisine göre; insanların beyin boyutu, zihinsel işlemlerde bir
farklılık yaratmıyor.
Örneğin
Einstein’ın beyni 1.210 gram idi, ortalamadan bir hayli düşük.
İnsan beyni ortalama 1.5 kilo ağırlığındadır.
Filin
beyni, insanın beyninden dokuz kat büyüktür.
Düz Kontak ve Çapraz Kontak Beyin
Çalışma
açısından beyin iki çeşittir.
Biri düz kontak, diğeri çapraz kontak beyindir.
Doğal
beyin, tek tip maddi somut veri aldığından monolektik düşünür ve düz kontak
çalışır. Sadece insan, beynine fikir ve bilgi gibi
soyut veriler verdiğinden, beynini çapraz kontakla çalıştırır.
Bedenin
sinir sistemi bile sıcak ve soğuk gibi zıt verilerle çalışmaya programlıdır.
Sadece soğuk veri verilen beyin, bir süre sonra sıcak veriyi algılamaz olur.
Tek tip okuma yapmak, beyinde milyarlarca nöronların birbiriyle
kontak kurarak çalışmasına neden olur.
Bu
okuma, beyni düz kontak çalıştırır.
Zıt şeyler okumak ve diyalektik düşünme yapmak, insan beyninin
sinir uçlarının trilyonlara varan kontak yaparak çalışmasına neden olur.
Bu
diyalektik düşünme, beyni çapraz kontak çalıştırır.
Bilgiler üzerinde çapraz, zıt ve karmaşık düşünme işlemi yapmak
gerekir.
Bizim,
toplumsal olarak tarihimizde diyalektik düşünme yaptığımıza dair kayıtlar da,
eserler de yoktur.
Ama
daha önemlisi bugün bile diyalektik düşünme, üniversitelerimizde bile
yapılmıyor.
Neden icat yapamadığımızın nedeni böylece ortaya çıkmış oluyor.
İcatları
yapan kişilerin ülkelerinin eğitim sisteminin her kademesinde diyalektik
düşünme yapılıyor.
Dolayısıyla milyarlarca kontak yaparak çalışan beyin,
trilyonlarca kontak yaparak çalışan beyin ile baş edemez.
İşte bu nedenle insanları sadece dinsel ya da sadece din dışı
kitaplar okumaya zorlayanlar, insanlarına aynı en büyük kötülüğü yaparlar.
Çünkü
her iki yol da, insanların düz kontak beyin olarak kalmalarına neden olur.
Sürekli aynı fikirde kalmakla övünmenin nedeni, işte bu tek
boyutlu doğal somut düşünmektir.
Anne ve Babalar
Çocuğunu seven her anne ve babanın, öncelikle kendi akıl
çaplarını genişletmeleri gerekir.
Çünkü aklın gelişmesinden, önce çocuklar yararlanacaklardır.
Şimdi bir düşünün, akıl çapı dar kalmış ana-babanın çocukları,
akıl çapı geniş olan ailelere göre dezavantajlı başlıyorlar hayata.
Akıl
çapı dar olan bir toplumun çocukları da akıl çapı daha geniş olan diğer
toplumlara göre dezavantajlı oluyorlar.
Onlarla
nasıl baş edecekler ve rekabet edecekler?
Çocuklarınızın akıl çapını genişletmesini eğitim kurumlarından
beklemeyin.
Oralarda
bu iş yapılmıyor ve bu işi yapacak kişiler de yoktur.
Onun
için görev anababaya düşmektedir.
Şimdi eğer kişi, kendisi özel çaba harcamadıysa profesör de
olsa, beş yaşında çocuk iken ailesinden edindiği akıl çapı değişmiyor.
Felsefe Kitabı Okuma
. Bir tavsiye
Okuyacağımız her kitap, aklımızı ve zihnimizi geliştiren kitap
olmalıdır.
Boşuna
okuma yapmamak gerekir. Mesela roman okuyacaksak, duygularımızı tatmin etmek
için okumamak gerekir.
Önce edebiyat felsefesi, şiir felsefesi ya da dil felsefesi
kitabı okumak gerekir.
Böylece hem okuyacağımız roman ya da şiir kitabında ne
arayacağımızı biliriz hem de o kitaptaki fikirler üzerinde nasıl düşünme
yapacağımızı biliriz.
Kitapçıya
gidin.
Felsefe bölümüne geçin.
İlgi
duyduğunuz konuda ya da herhangi bir konuda bir tane felsefi kitap, sadece bir
tane kitap alın.
Birden çok kitap almayın.
Ama
bu kitabı on kez okumayı kabul edin.
Bu kitabı bir kere, sıradan okuma ile okuyun.
İkinci
de daha yavaş okuyun.
Üçüncüde
kitaptaki fikirleri anlamaya çalışın.
Kitapta geçen her kelimeye internetten bakarak anlamını öğrenin.
Bildiğiniz
kelimenin dahi anlamına bakın.
Daha
önce bildiğiniz anlamları bir kenara bırakın.
Dördüncüde filozofun "nasıl felsefe yaptığına" dikkat
ederek okuyun.
Daha
sonra kitabın içindeki konulardan ilgi duyduğunuzu okuyun.
Beşincide okuduğunuzun üzerinde düşünün.
Böyle
düşünme ile kitabı birkaç kere okuyun.
Bu işlemi bir kez yapmak, zor olan işin yapılmasını sağlayacak
ve ondan sonra okuma ve düşünme işi kolaylaşacaktır.
Göreceksiniz
ki farkında olmadan çok gelişmiş olacaksınız.
Zihniniz gelişecek, akıl çapınız genişleyecek, kelime ve ifade
kalıplarınız gelişecek.
Ve
siz, daha önceki siz olmaktan çıkacak gelişmiş bir kişi olacaksınız.
Daha önce sorduğunuz soruları sormaz olacaksınız.
Daha
önce sorduğunuz cevapları kendiniz bulacaksınız.
Gördüğünüz
bütün olgu, obje ve olayları anlayacaksınız.
Anlamlandıracaksınız.
Her
şeyden ve hayattan zevk alacaksınız.
Sonuç
İslam
dünyası ve Türkiye, çağımızın akıl çapına ulaşamadığı sürece, insanlık
çizgisinin bugünkü kesiti tarafından insanlığın gelişmesine bir engel ve düşman
olarak görülmeye devam edecektir. Çünkü insanlıkla
uyumsuz görülecektir.
Bir an önce insanlık çizgisinin bugünkü kesitine eklemlenmek
şarttır.
Bu
eklemlenme, önce sadece beşeri sistematik düşünme yapmakla ve sonra da
çağımızın “akılcı ve bilimsel” düşünme biçimine ulaşmakla mümkündür.
İslam dünyasının ve Türkiye’nin asıl “beka” sorunu budur.
Çünkü
bu uyumsuzlukta direnildiği sürece, insanlık, uyumsuzları elimine etmeye
çalışacaktır.
. "Bizim gerek web sayfamızda gerekse
televizyon programlarımızda ve gerekse youtube konuşmalarımızda hedefimiz,
öncelikle Türkiye’ye sonra da İslam dünyasına, çağımızın gerçekliğini duyurmak
ve çağımıza eklemlenmelerinde bir katkıda bulunmaktır.
Bu
sunduğum bilgiler benim bulduğum buluşlar değildir.
Benim yaptığım iş, sadece milletimiz adına bu bilgileri okumak,
algılamak, özümsemek ve milletimizin olabildiğince her kesiminin anlayacağı
dilde ifade etmektir."