. - Hukukun Evrensel İlke ve Esasları
Hukukun
evrensel ilke ve esasları; demokratik hukuk toplumlarının vazgeçilemez ve
devredilemez değerleri olup, herkes tarafından bilinmesi gereken kanunun ve
uygulamanın temel kaynaklarıdır.
Bu
ilke ve esaslar, insanlık tarihinin yüzyıllara yayılan çekişmeleri, kavgaları
ve savaşları neticesinde 20. yüzyılın sonlarına doğru netleşmiş ve birçok
uluslararası sözleşme ile anayasada yerini bulmuştur.
Hukukun
evrensel ilke ve esasları arasında altlık üstlük ilişkisi olmayıp, birbirine
eşittir ve hepsi aynı önemi haizdir.
Ancak
bu ilke ve esasların güvence altına aldığı hak ve hürriyetler; birbirlerine
karşı veya kamu ve birey yararları dengesinin kurulmasında sınırlamalara tabi
tutulabilirler.
Bu
sınırlamalar keyfi olamaz.
“Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m. 13’e göre;
- “Temel hak ve
hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar,
Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”.
. Türkiye Cumhuriyeti,
hukuk kurallarını bu ilke ve esaslar ışığında düzenleyip uygulamak zorundadır.
Aşağıda,
hukukun evrensel ilke ve esaslarının neler olduğuna ve kısa tanımlarına yer
vereceğiz.
Sosyal
düzeni kuran, kişi hak ve hürriyetleri ile sistemi koruyan hukuk kuralları, bu
ilke ve esaslara göre düzenlenip uygulanmalıdır.
Hukukun
evrensel ilke ve esasları, normlar hiyerarşisinin tepesindedir.
Normlar
hiyerarşisine göre sıralama; anayasa, bağlayıcı uluslararası sözleşmeler,
kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzük, yönetmelik ve diğer alt
düzenleyici tasarruflardır.
Alt
sırada bulunan norm, üst normun uygulayıcısı olup, ona aykırı olamaz.
Tüm
bu normların üstünde, aşağıda yer vereceğimiz hukukun evrensel ilke ve esasları
yer alır.
Ancak
Anayasada buna ilişkin bir hüküm bulunmadığını da belirtmek isteriz.
Aşağıda,
27 başlıkta topladığımız hukukun evrensel ilke ve esasları hakkında kısa
açıklamalara yer verilmiştir.
1- Hukuk Devleti:
Hukuk
kurallarına önce kendisi uyan, keyfi yetki kullanımına izin vermeyen, işlem ve
eylemlerini hukukilik denetimine tabi tutulmasını engellemeyen devlettir.
Hukuk
devletinde “normlar hiyerarşisi” geçerlidir.
Alt
sırada bulunan norm, üst norma aykırı olmamalı ve üst normu gözardı ederek
uygulanmamalıdır.
2- Kuvvetler Ayrılığı:
"Yasama,
yürütme ve idare ile yargı yetkileri" olarak adlandırılan ve millete ait
olan kamu kudretinin bir elde toplanmayıp, “demokratik hukuk devleti” ilkesine
uygun bir şekilde kamu kudreti kullanıcıları arasında paylaştırılmasıdır.
Esas
olan, bir kuvvetin diğerinin yetki alanına müdahale etmemesidir.
Halkın
seçtiği temsilcilerden oluşan yasama organı hukukun evrensel ilke ve esasları
ışığında kanunları çıkarır, yürütme organı ve idare bunları uygular, millet
adına karar veren yargı organı da kanunları esas alarak hukukilik denetimi
yapar ve uyuşmazlıkları çözer.
Demokratik
hukuk toplumları, “kuvvetler ayrılığı” ilkesinden hareketle yönetim sistemini
oluşturur.
Anayasa
ile kurulu düzenin temeli, “kuvvetler
ayrılığı” ilkesine dayandırılmalıdır.
3- Yargı Birliği:
İnsanlar
arasında senin mahkemen-benim mahkemem, senin hakimin-benim hakimim, senin
savcın-benim savcım anlayışına hizmet etmeyecek şekilde, herkes için aynı usul
ve esaslarla yargılama yapan mahkemelerin aynı çatı altında toplanmasıdır.
“Yargı
birliği” ilkesi, “eşitlik” ilkesinin bir sonucudur.
4- Tabii (Doğal) Mahkeme ve Hakim
Güvencesi:
Herkes,
işlem veya eylem tarihinde tabi olduğu (görevli ve yetkili) mahkeme ve hakim
huzurunda yargılanma hakkına sahiptir.
Bu
ilkenin bir alt derecesi kanuni mahkeme/hakim güvencesidir ki, bugün Anayasa m.
37’de öngörülen bu ilke ile kanunla sonradan mahkeme ve hakimlerin
değiştirilebilmesi mümkündür.
İdeal
olan ise, tabii mahkeme/hakim güvencesidir.
5- Eşitlik:
Tüm
insanlar her bakımından eşittir.
Herkes;
dil, ırk, köken, cinsiyet, cinsellik, yaş, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
mezhep, dine ve inanca ilişkin görüş farkı gözetilmeksizin hukuk önünde ve hak
aramada eşittir.
Herkes,
hukuk güvenliği hakkına sahiptir ve bu haktan eşit yararlanır.
Hukuki
statüden kaynaklanan farklı uygulamalar, ancak zorunlu hallerde ve somut
durumda duyulan ihtiyaçlarla sınırlı olarak yasa ile öngörülebilir.
Anayasa
m. 10/2’e göre, kadınlar ve erkekler eşit haklara sahip olduğundan, bu
eşitliğin hayata geçirilmesi amacıyla alınacak tedbirler “eşitlik” ilkesine
aykırı olarak yorumlanamaz.
Anayasa
m. 10/3’e göre ise; çocuklar, yaşlılar, engelliler, harp ve vazife şehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gazileri için alınacak tedbirler de “eşitlik”
ilkesine aykırı sayılmaz.
6- Laiklik:
Devletin,
toplumun ve bireylerin bağlı olacağı hukuk kuralları, bir veya birkaç dinin
kural ve esaslarına bağlı kalınarak düzenlenemez.
Sosyal
düzen kurallarından olan hukuk kuralları; din veya ahlak kurallarından
etkilense de, her bir insanın hangi din veya ahlak anlayışına bağlı olduğu
gözetilmeksizin ve tüm insanları kapsayacak şekilde düzenlenir.
7- Sözleşme Özgürlüğü ve
Güvenliği:
Herkes;
özgür iradesi ile dilediği sözleşmeyi imzalayıp, bu sözleşmenin gereklerinin
yerine getirilmesini bekleme hakkına sahiptir.
Hiç
kimse, sözleşmeden kaynaklanan borcunu ifa etmediği gerekçesiyle hapsedilemez.
8- Hak Arama Hürriyeti:
Herkes,
meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle bağımsız ve tarafsız yargı
önünde iddia ve savunma ile dürüst yargılanma hakkına sahiptir.
Hak
arama hürriyeti kısıtlanamaz.
9- Dürüstlük ve İyi niyet:
Hak
sahibinin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken iyi ve doğru
hareket etmesi gerekir.
Bir
hakkın kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez.
Hakların
kazanılmasında ve hukuki bir sonucun gerçekleşmesinde iyi niyet esastır. Kişi;
kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösterdiği halde, hakkın kazanılmasını
veya hukuki sonucun gerçekleşmesini engelleyen durumu bilmemeli ve bilmesi de
gerekmemelidir.
Bu
durumda kişinin iyi niyeti korunur.
10- Müktesep (Kazanılmış) Hak:
Bireyin
hukuka uygun şekilde kazandığı hakkı elinden alınamaz.
Bir
hakkın kullanılması için gerekli olan şartlar kaybedilmedikçe, hak sahibinin bu
hakkı kullanımı engellenemez.
11- Bir Suçtan İki Yargılama
Yapılmaz/Ceza Verilemez:
Herkes,
bir suçtan, ancak bir defa yargılanabilir ve bir defa cezalandırılabilir.
Bir
insan, yargılandığı suçtan keyfi olarak tekrar yargılanıp cezalandırılamaz.
12- Suçta ve Cezada Kanunilik:
Kanunun
açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri
uygulanamaz.
Suç
ve ceza ancak kanunla koyulur.
Kanunlar,
prensip olarak ileri doğru uygulanır.
Ceza
kanunları, ancak lehe olduğunda geçmişe etkili uygulanır.
13- Kusur Sorumluluğu:
Kusursuz
suç ve ceza olmaz.
Fiilde
kusurun yokluğu, suç ve cezayı kaldırır.
14- Sorumluluğun Şahsiliği:
Herkes
kendi işlem ve eyleminden sorumludur.
Başkalarının
işlem ve eyleminden sorumluluğu mümkün kılacak kolektif ceza sorumluluğu kabul
edilemez.
15- Cezanın
Bireyselleştirilmesi:
Kanunla
belirlenen bir cezanın somut olaya ve kişiye uygulanabilmesi için dayanak ve
sınırları kanunlarda yer alan cezanın bireyselleştirilmesi yetkisi hakime
verilir.
16- Dürüst/Adil Yargılanma ve Savunma
Hakkı:
Herkes,
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde öngörülen hakları
çerçevesinde yargılanma hakkına sahiptir.
Kişi;
iddiaları bilip anladığı dilde öğrenme, bağımsız ve tarafsız yargılanma hakkına
sahip olduğu mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapıp, makul sürede yargılanma
hakkına sahiptir.
Sanığın
yokluğunda kovuşturma yapılamaz ve ceza verilemez.
17- Masumiyet (Suçsuzluk)
Karinesi:
Hiç
kimse, suçluluğu mahkemenin kesinleşmiş hükmü ile sabit oluncaya kadar suçlu
ilan edilemez ve mahkum edilemez.
Bu
hak kanunlarla korunmalı, basın ve kamuoyu da bu hakka saygı göstermelidir.
18- Hukuk Güvenliği Hakkı:
Herkes
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahiptir.
Hiç
kimse; demokratik hukuk devletinde, korku ve endişe ile yaşamaya mahkum edilip,
yargı makamlarına başvurmanın sonuçsuz kalacağı algısına maruz bırakılamayacağı
gibi, keyfi şekilde yakalanamaz, gözaltına alınamaz, tutulamaz, tutuklanamaz,
hürriyetinden mahrum bırakılamaz ve cezalandırılamaz.
19- Yargı Bağımsızlığı:
Hiçbir
organ, makam, mercii veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında hakimlere veya
mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde
bulunamaz, bu tür bir yetkinin kullanılmasına izin veren yasal düzenleme de
yürürlüğe koyulamaz.
20- Hakim Tarafsızlığı:
Bağımsız
hakim, dışa karşı etkiden uzak ve kendisi bakımından da objektif hareket
etmelidir.
Hakimin
tarafsızlığı; bir iddiaya ve savunmaya önyargısız bakabilmesini, baskı altında
bırakılmamasını, dışarıdan etkilenmemesini, kendi iç dünyasında yansız hareket
edebilmesini ve dış görünüşünü kapsar.
Hakim,
hem objektif ve hem de sübjektif tarafsızlığa sahip olmalıdır.
Hakimin
davanın bir tarafı ile ilişkisi, objektif tarafsızlığına gölge düşürebilir.
Hakim sübjektif açıdan kendisinin tarafsız görebilir, ancak kendisinin veya bir
yakınının davanın taraflarından birisi ile olan ilişkisi veya husumeti,
objektif tarafsızlığına zarar verir.
21- İddia Edenin İspat Külfeti:
Herkes,
iddiasını hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen delillerle kanıtlamak
zorundadır.
İddia
peşinen doğru kabul edilip, aksinin ispatının aleyhinde iddia olunan tarafa
yüklenemez.
22- Yargı Kararlarının Gerekçeli
Olması (Gerekçeli Karar Hakkı):
Tüm
yargı kararları somut gerekçelere dayalı olarak yazılmalıdır.
Somut
olayın özelliklerinden uzak, kanun hükmünün soyut tekrarı ile basmakalıp
sözlerden oluşan kararların gerekçeli olduğu söylenemez.
23- Borçların Nispiliği:
Prensip
olarak her borç sahibini bağlar.
Bir
borcun yerine getirilmemesinden dolayı borç sahibinin herhangi bir yakını
sorumlu tutulamaz.
24- Ceza Kanununu Bilmemek Mazeret
Sayılmaz:
Herkesin,
usule uygun olarak yürürlüğe giren ceza kanunlarını bildiği kabul edilir. Hiç
kimse; Cumhurbaşkanı tarafından imzalanıp, Resmi Gazete’de yayımlanmak
suretiyle yürürlüğe giren ceza kanununu bilmediğini iddia edemez.
25- Şüpheden Sanık Yararlanır:
Ceza
yargılamasında “itham sistemi” kabul edilmiştir.
"Suç
işlediği iddiası" ile yargılanan kişi hakkında mahkumiyet kararının
verilebilmesi için, iddiaya konu suçu işlediğinin şüpheyi tümü ile yenecek
şekilde yüzde yüz ispatlanması gerekir.
Suça
konu eylemi sanığın işlediği sabit olmadığı takdirde, ya suçu işlemediği veya
işlediği hususunda şüphe yenilemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmelidir.
26- Mülkiyet Hakkı:
Anayasa
m. 35 ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Ek Protokolü’nün 1. maddesi ile
güvence altına alınan mülkiyet ve miras haklarına göre; herkesin mülkiyet
hakkına saygı gösterilmesini isteme hakkının olduğu, kamu yararı ile ilgili
yasal dayanaklı zorunlu sebepler bulunmadıkça, kimsenin mülkiyet ve miras
haklarının kısıtlanamayacağı tartışmasızdır.
Mülkiyet
hakkı, beraberinde miras ve zilyetlik (kullanma) haklarını da kapsar. Mülkiyet
hakkı; kişinin eşya mülkiyetine sahip olma ve mal sahipliği, malı kullanma ve
miras yoluyla mal edinme haklarını güvence altına almıştır.
27- İfade Hürriyeti:
Herkes;
düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla açıklama ve yayma
hakkına sahiptir.
İfade
hürriyeti; basın, bilim ve sanat hürriyetlerini de kapsar.
Demokratik
hukuk toplumlarının vazgeçilmez unsuru olan ifade hürriyeti; her türlü baskıya
ve zorlamaya karşı korunmalı, bireyin kendi başına veya toplu olarak ifade
hürriyetini kullanma yolları açık tutulmalıdır.
Mali
veya idari takip yöntemleri, soruşturmalar ve kovuşturmalar yoluyla bireyler
baskı altına alınmamalı, düşüncelerini açıklamaktan ve yaymaktan
alıkoyulmamalıdır.
Ceza
davası öncesinde başlayan bir soruşturma, bu sırada uygulanan yakalama,
gözaltına alma, arama, el koyma, adli kontrol veya tutuklama tedbirlerinin
tatbiki de, kişinin ifade ve basın hürriyetini kullanmasını kısıtlayıp baskı
altına alabilir. İfade hürriyetinin haksız şekilde baskı altına alınıp
kısıtlanmasına yol açan bu yönteme, “chilling effect”, “soğutucu/caydırıcı
etki” denilmektedir.
04.04.2017
/
Prof.Dr. Ersan Şen
https://sen.av.tr/tr/makale/Hukukun-Evrensel-ilke-ve-Esaslari