21 Mart 2022 Pazartesi

NEVRUZ BAYRAMININ TÜRK TARİHİNDEKİ SEYRİ

    NEVRUZ BAYRAMININ TÜRK TARİHİNDEKİ SEYRİ              

Bayramlar, halkın gülüp eğlendiği, sevinç içinde geçirdiği özel günlerdir.

Dinî olduğu kadar, millî karakterler taşırlar.

İnsanlar bu özel günlerde barış ve kardeşlik duygularını pekiştirerek kaynaşırlar.

Dinî bayramlar insanları ruhî bakımdan en üst seviyelere çıkarırken, millî bayramlar da milletleri benlik ve kültürleri bakımından üst seviyelere çıkarır.

Türk tarihinin bilinen en eski bayramı olan ve yazılı kaynaklarda günümüze kadar 3000 yıllık geçmişi bulunan millî bayramımız NEVRUZ’dur.

Nevruz Farsça bir kelime olup“Yeni gün” anlamına gelmektedir.

Yeni gün baharın geliş günü ve Türklerde takvim başlangıcı olan yıl başıdır.

Orta Asya bozkırlarında çetin tabiat şartlarında yaşayan Türkler, şiddetli geçen kışın, yerini yavaş yavaş bahara bırakmasını bir bahar bayramı olarak kutlamaktadırlar.

Bu bayram günü, bilinen en eski Türk takvimi olan On İki Hayvanlı takvimde 21 marta rast gelmektedir.

Nevruzun doğuşu ile ilgili olarak Ebul Gazi Bahadır Han’ın “Türk Şeceresi” adlı eserindeki kayıt bu bayramın kaynağını aydınlatmaktadır.

Buna göre Nevruz’un başlangıcı Türk Ergenekon Destanı’na kadar inmektedir.

Bu destana göre; Türkler düşman saldırılarına maruz kalmış ve hepsi kılıçtan geçirilmiştir.

Göktürk Hanı İl-Han’ın oğlu Kıyan ile yeğeni Tukus bu düşman istilâsından aileleri ile birlikte kurtulmayı başararak kaçmışlardır. Bolluk ve bereketli bir bölgeye gelip yerleşmişler ve burada çoğalmışlardır. Bu verimli yere Ergenekon adını koymuşlardır.

Ergenekon’da 400 yıl kaldıktan sonra bu bölge kendilerine artık yetmez olmuş ve buradan dışarı çıkmak, yeni yerler aramak ihtiyacını duymuşlardır.

Demir madeni yüklü olan dağın demir cevherini eriterek Ergenekon’dan çıkmayı başarmışlardır.

O günden beri bu günü Türkler bayram sayarlar.

Bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar.

Önce kağan bir kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver.

Ondan sonra beyler de aynı şeyi tekrarlarlar.

Bunu mukaddes bilirler ve böylece şükretmiş olurlar.

Bu bakımdan 21 mart, nasıl tabiatın kıştan kurtulduğu günün başlangıcı ise, Türklerin istiklâllerini ilân ettikleri gün olarak da kabul edilmiştir ve bayram olarak kutlanmaktadır.

Türk tarihinde bu iki gelişmenin tarihi 21 mart gününe tekabül ettiği için bu çifte bayram Nevruz Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Nevruz geleneği halkın bir eğlenme, neşelenme günü olduğu kadar eski Türk devletleri düzeninde de önemli bir gündür.

Büyük Selçuklu Devleti zamanında İslâmiyet’in kabulünden sonra kullanılan Hicrî takvim yeterli görülmeyerek eski Türk takvimine benzer sultan Melikşah zamanında “Takvim-i celali” adıyla yılbaşı günü 21 mart olan takvim yapılmış ve malî işlerde uzun süre kullanılmıştır.

Diğer Türk devleti olan Akkoyunlularda Uzun Hasan tarafından düzenlenen ve adını verdiği “Hasan Padişah Kanunları”nda 21 mart takvim başlangıcıdır ve vergi toplama dönemi olarak Nevruz geleneği kuvvetli olarak yaşamaktadır.

Aynı durum Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah’ın şair olması ve şiirlerinde bu eğlencelere yer vermesi, bu devlette de Nevruz geleneğinin varlığını kanıtlamaktadır.

Türklerin XI. yüzyıl ve XII. yüzyılın önemli kaynaklarında da Nevruz kutlamalarına ve şenliklerine sıkça rastlanmaktadır.

XI. yüzyılın önemli ismi El Biruni Nevruzdan söz etmiş ve Türklerin yanı sıra bütün Ön Asya topluluklarında geleneklerden bahsederek Türklerin Nevruz geleneğine çok önem verdiğinden söz eder.

Kaşgarlı Mahmut ise “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eserinde Nevruzu yılbaşı başlangıcı olarak kabul eder ve bu güne “bayram” ismini verir.

Anadolu’da Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçili aşireti mensuplarının 21 mart tarihinde Ertuğrul gazinin türbesi etrafında toplandıkları, burada bayram  ile şenlikler yaptıkları, at yarıştırdıkları, cirit ve güreş sporları düzenlediklerini görüyoruz ki bunlar Nevruz gelenekleri içerisindedir.

Ona “Yörük bayramı” adını verirlerdi.

Karakeçeli yörükler tarafından en geniş şekilde uygulanan bir bayram olduğu için olayın Ertuğrul Gazi’nin türbesinin etrafında gerçekleştirilmiş olmasının bir başka anlamı vardır.

Bu gün hâlâ Doğu Anadolu,Güney Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da Nevruz geleneklerinden bazıları olan atalarının ölülerini ziyaret etmek, dualar okumak ve onlar için hayırlar yapmak biçimindeki gelenek sürdürülmektedir. 

Osmanlı Devletinde sarayda 21 mart Nevruz bayramı büyük bir coşku ile kutlanırdı.

Bugüne “Sultan Nevruzu” adı verilirdi.

O güne özgü macunlar yani mesir macunu yapılır ve halka dağıtılırdı.

Devlet erkânı kendi arasında hediyeleşirdi. Bu hediyelere “Nevruziye” adı verilmekteydi.

Gerek divan şairleri, gerekse halk şairleri aynı şekilde Nevruziye adı verilen kasideler, şiirler yazardı. Türk edebiyat tarihi incelendiğinde hemen hemen her divan şairimizin, halk şairimizin ve her Bektaşi şairimizin Nevruziye yazdıklarına şahit olunmaktadır.

Osmanlılarda Nevruz hazırlıkları 21 mart tarihinden 3-4 gün önceden başlatılır 21 mart günü doğrudan Osmanlı padişahlarının katıldığı törenler yapılırdı.

21 mart günü padişahın Nevruz tebriklerini kabul ettiği, sultan tarafından kutlanan gün olması dolayısı ile bugüne Nevruzu Sultani adı verilmiştir.

Nevruz, Cumhuriyetin ilk yıllarında da resmî bayram olarak büyük törenlerle kutlanmıştır.

1925 yılında Ankara’da Nevruz münasebeti ile Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda yapılan bir resmî geçitte askerî kıt’alar başlarında “gök sancaklar, al sancaklar” olduğu hâlde yürümüştür.

1926 yılından itibaren Milâdî takvimin kabulü ile Nevruz yılbaşı olmaktan çıkmıştır.

Bugüne baktığımızda; Kazak, Kırgız,Özbek, Türkmen ve Azeri Türklerinde; Tataristan’da, Gagavuzlar’da, Türkiye Türklerinde,Irak,İran ve Suriye  ve Balkan Türklerinde Nevruz geleneği çok canlı bir şekilde yaşatılır.

Türk dünyasında baharın gelişi Nevruz adı altında en eski tarihden beri kutlanmaktadır.

Bu nedenle Nevruz biz Türklerin tarihinin, edebiyatının, örfünün, geleneklerinin bir parçası olmuştur.

Bunu da yukarıda açıklamış olduğumuz tarihsel gelişim kanıtlamaktadır.

Nevruzun Türk topluluklarında çok şeyler ifade ettiğini görmekteyiz;

a)İnsanlar arasında sevgiyi ve saygıyı artırır.

b)Dargınlıkları unutturur, kardeşliği hatırlatır.

c)Birlik ve beraberliği sağlar.

d)Bolluk ve bereketin habercisidir.

Nevruz adı Türkler arasında değişik isimler olarak günümüze kadar gelmiştir. “mart dokuzu, sultan nevruz, sultan nevriz, navruz, Manisa mesir günü...”

Özellikle mesir macunu yapımı, bu Nevruz kutlamalarının bir parçası olarak çeşitli bitkilerin karıştırılarak macun hâline getirilmesi ile yapılır ki, günümüzde çok canlı bir gelenektir.

Gene Türklerde Nevruz adı kişi adı olarak kullanıldığı gibi soy adı olarak da kullanılır.

Türklerden başka hiçbir toplulukta olmayan bu adet Nevruzun mahiyetini ve gerçek sahibini belirleyecek kadar önemlidir.

Kırgızlar da Navrız soyu, Azerilerde Nevruz uşağı boy adı, Özbeklerde Nevruz sultan adlı hükümdarın varlığı bunun açık misalleridir.

Gene Türk dünyasında baharın müjdecisi çiçeklerden birincisi olan kardelen çiçeğine “Nevruz çiçeği” adı verilmiştir.

Görüldüğü gibi Nevruz tüm Türk coğrafyasında yaşayan,Türkleri birbirine kenetleyen, bağlayan, kaynaştıran bir millî örfler, adetler, gelenekler bütünüdür.

Nevruz berekettir, Nevruz sevgidir.

Bu bereket ve sevgi bağının hepimizi birbirimize bağlamasını, aziz vatanımızın ve milletimizin bölünmez birliğinin en güzel bir sembolü olmasını diliyorum ve hepinizin Nevruzunu kutluyorum...

.    Ali YAZGI*

Kaynaklar

Türk Dünyası Dergisi Yıl 5 Sayı 12.

Tarih ve etnografyası açısından Nevruz Boğaziçi İlmi Araştırmaları servisi

Türk millî kültüründe Nevruz Yard.Doç. Zeynel Abidin Makas.

 (*) Fatsa Lisesi Tarih Öğretmeni/ORDU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CADILAR BAYRAMI?

.   BİR GÜN CUMHURİYET, BİR HAFTA CADILAR .   Bir günlüğüne Cumhuriyet. .   Yalnızca bir gün. Bayraklarımızı çıkarıyoruz, şiirlerimizi okuyo...