13 Ekim 2021 Çarşamba

Bilinçaltımda Kim Dolaşıyor?

 Bilinçaltımda kim dolaşıyor?

Efsane film 'kuzuların sessizliği'nin afişinde, Jodıe foster'ın dudaklarına bakın.

Kelebeğin başındaki yedi çıplak kadını görebiliyor musunuz? 

Cevabınız muhtemelen "hayır"

Ama oradalar. üstelik bilinçaltınız bu görüntüyü çoktan algılamış durumda.

Tıpkı farkına varmadan her gün maruz kaldığımız yüzlerce diğer bilinç altı mesaj gibi.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Sefer Darıcı’ya göre, Markette yaptığımız alışverişten izlediğimiz filmlere, oy verdiğimiz siyasal partilere dek bilinçaltı mesajlarla yönlendiriliyoruz.

Hepsi ikna edici olmasa da, örnekler ilginç. darıcı anlatıyor.
Günlük hayatımızda bilinçaltı mesajlarla gerçekten çok sık mı karşılaşıyoruz?
Maalesef evet. Yoğun bir bombardıman altında olduğumuzu söyleyebilirim.
Bilinçaltı mesajlar tam olarak nedir?
Kişilerde tutum ve davranış değişikliklerine neden olan psikolojik virüsler bunlar. Bilinç düzeyinde fark edemiyoruz. Çünkü duyma, görme gibi duyularımızın eşik değerlerinin altında veriliyorlar, dolayısıyla duyu organlarımızla algılayamıyoruz. Örneğin ‘Kuzuların Sessizliği’ filminin afişine bakıyorsunuz. Gördüğünüz yalnızca ağzına kelebek konmuş Jodie Foster’ın yüzü. Ancak arının baş kısmında, gözün normal olarak ayırt edebileceğinden çok daha küçük boyutta, çırılçıplak yedi kadın var. Bu mesajların bilinç düzeyinde verilenleri de var; fakat bu durumda, tutum değiştirmek için uzun süre ve sık sık tekrarlanmaları gerekiyor.
‘İftar sofrasının vazgeçilmezi Cola’
Ne için kullanılıyorlar?
Bilinçaltı mesajlar, küresel algı savaşının çok önemli bir parçası. İnsanlar neye ikna edilmek isteniyorsa onun için kullanılıyorlar. Bir ürünü satın almanız, bir filmi, diziyi izlemeniz, bir hizmeti almanız, hatta belli bir siyasal partiye oy vermeniz gibi çok çeşitli amaçlar için oluşturulabiliyorlar. En önemli unsur, tekrar olgusu. Blinç düzeyinde de süreç böyle işliyor. Bir fikri, görüşü çok uzun yıllar tekrar ettiğiniz zaman, insanlar o görüşü, düşünceyi benimsemeye başlıyor, kanaat oluşuyor. Örneğin muhafazakâr sağın tepki duyduğu ABD ile en çok özdeşleşen markalardan Coca Cola, bugün her iki kesim tarafından da yoğun biçimde tüketiliyor. Hatta ‘iftar sofralarının vazgeçilmez içeceği’ diye pazarlanıyor.
Reklam özünde, sürekli tekrara dayanan bir ikna etme yöntemi değil midir zaten?
Elbette. Karşı olduğum nokta, reklamların yayınlanması değil, içlerinde nöropazarlama tekniği kullanılarak yayınlanması. Kurguları, senaryoları, kimi reklamlarda insanların duygularına hitap eden, beyindeki hafıza öbekleriyle duyguları birleştiren gizli görüntü, ses ve kokuları kullanıp, bilinçaltımızı doğrudan etkilemeleri.
En ‘tehlikeli’ organ: Göz
Bunu nasıl yapıyorlar?
Beynin bazı zaaflarını kullanarak.

Süreci şöyle anlatayım.

Beynimizdeki limbik sistemin (Duygularımızın, anlık tepkisel davranışlarımızın kontrol merkezi) çok önemli bir parçası amigdala.

Bilinçaltı mesajlar, bu bölgeyi etkileyip, uyarıyor.

Beyine gelen bilinçaltı uyaranlar, burada duygusal tepkiyi yoğunlaştırıyor; amigdala’da endişe, korku, öfke, şiddet, cinsel istek gibi güçlü duygular üretiyor.

Amigdala, doğal sürecin dışında uyarılınca da mutluluk, neşe, sevgi, depresyon, cinsel istek, kıskanma gibi tüm duygularımız farklılaşmaya, bilinç düzeyimizde inanmadığımız, hatta reddettiğimiz ya da otonom davranışlar göstermeye başlıyoruz.

Örneğin tatmin duygusunu hissetmek için aynı markayı satın alma ya da aynı diziyi izleme gibi. Özellikle şartlı korkularda, amigdala önemli bir rol oynuyor.

Üstelik bir kere uyarıldıktan sonra, tekrar eski haline gelmesi de uzun zaman alıyor.
Peki amigdala’yı ne yönde etkileyeceklerini nasıl biliyorlar?
Genellikle, önce bir grup denek üzerinde, FMRI (Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme), göz izleme, galvanik deri tepkisi ölçen cihazlarla testler yapıyorlar.

Ne tür bilinçaltı görüntüye, sese veya kokuya nasıl tepki verdiğimizi ölçüyorlar.

Sonra da bunlara uygun olarak bilinçaltı mesajlar oluşturup, görme, duyma, koku alma eşiklerimizin altında kalacak şekilde yerleştiriyorlar.

Amigdala’daki koku, tat, dokunma ve görsel uyaranlara karşı özelleşmiş hücre gruplarıyla ilişki kurmak, etki altına almak için beş duyu organının tümü de kullanılıyor.

Ama en önemlisi göz.

Çünkü dış dünyayı, yüzde 1 tat alarak, yüzde 1.5 dokunarak, yüzde 3.5 koklayarak, yüzde 11 işiterek ve yüzde 83 görerek öğreniyoruz.

Görsel uyaranlara yanıt veren nöronlar da en yoğun amigdala’da bulunuyor.

Bu nöronların önemli bir kısmı yüz görüntüsüne duyarlı.

Duyguları harekete geçiren değişik yüz görüntüleri, bilinçaltı mesajlarda en fazla kullanılan uyaranlar. Elbette bu yüzleri, çoğu zaman göremiyoruz, çünkü dediğim gibi görme eşiğimizin altında hazırlanıyorlar.

Ama kolayca hareketli ya da sabit görüntülere yerleştirilebiliyor.

Sonra etki düzeyine göre işitme ve koklama geliyor.

Koku yoluyla nasıl veriliyor bu mesajlar?
Çeşitli yöntemlerle.

Örneğin dört boyutlu filmlerde verilen koku kartlarına yüklenebiliyor.

Filmi izlerken, koku kartıyla ilişkilendirilen sahnede yaratılan duygunun sizdeki yansıması çok daha güçlü olabiliyor.

Hem görsel, hem işitsel olarak zaten etkileyici bir patlama sahnesinde, elinizdeki koku kartından çıkardığınız barut kokusuyla, sahne hafızanızda daha fazla yer ediyor.

Benzer durumla karşılaştığınızda, benzer tepkiyi verebiliyorsunuz.
Evde, sokakta, her yerde
Peki, hangi yollarla, ne tür araçlarla bu mesajlara maruz kalıyoruz?
Afiş, poster, outdoor reklamlar, broşür gibi durağan görseller; video ya da televizyon gibi hareketli görüntü dosyaları, video klipler; işitsel dosyalar, mp3’ler ya da koku dosyaları olabilir.
Nasıl bu kadar kolay etkileniyoruz?
Hemen hepimiz, aynı anda bilinçli olarak en fazla beş ila dokuz farklı iş yapabiliyoruz.

Oysa gün içerisinde, duyu organlarımız aracılığıyla bize milyonlarca uyaran geliyor.

Peki onlara ne oluyor?

Elbette kaybolmuyorlar.

Yaşamsal deneyimlerimize ilişkin beynin ana hafıza öbekleriyle uyuşma durumuna göre saklanıyorlar. İşte burada özellikle gözün fovea noktası büyük önem taşıyor.

Çünkü bu nokta küçük ayrıntıları, -bilinçaltı mesajlar açısından bakarsak- görüntülerin içerisinde fark edemediğimiz yazı ve şekilleri beyine gönderiyor.

‘Kuzuların Sessizliği’ afişinde olduğu gibi.

Mesajların kalıcı hafızaya geçebilmesi için beyindeki diğer bilgilerle, her insanı etkileyebilmesi için de her insanda var olan ortak zihinsel unsurlarla uyuşması gerekiyor.

Bu uyuşmayı sağlayabilmek için her insanda aynı şeyi ifade eden, beynin aşırı tepki verdiği arketipler (ilk sembol) kullanılıyor.

Özellikle iki arketipe beyin, aşırı tepki veriyor:

- Doğum ve ölüm. Diğer her şey, bu iki unsura bağlı. Mesajın içerisinde bu iki arketipi çağrıştıran unsurlar varsa, mesaj hafızaya aktarılıyor.
Örnekler daha çok cinsellik üzerine.

Hatta çizgi filmlerin içeriğinde bile böyle.

Neden?
Cinsellik, üreme içgüdüsü nedeniyle insanlar üzerinde çok güçlü etki yaratıyor.

Tekrar tekrar bakmak istiyorsunuz.

Bu nedenle bilinçaltı mesajlarda, kişileri yönlendirmek için en çok bu tür simgeler, hatırlatmalar tercih ediliyor.
“Asıl tehdit altında olan, çocuklar”
Mesajlar, ne kadar sürede bilinci etkiliyor?
Bilinçaltı mesaj yüklenmiş bir film ya da reklam, bizi hemen davranışa yöneltmiyor.

Bu mesajların en önemli unsuru, tekrar.

Mesajın davranışa dönüşmesi de birçok faktöre bağlı.

Uyaranın özellikleri ve gücü, verildiği ortamın özellikleri, kişinin psikolojik durumu, tekrar aralığı gibi birçok farklı değişken rol oynuyor.
Herkesi aynı şekilde mi etkiliyor?
Bu mesajlarda kullanılan arketipler, (doğum-bebek, ölüm-kurukafa, cinsellik-üreme içgüdüsü vb.) her insanda ortak.

Bu nedenle maruz kalındığında her insanı etkiliyor.

Ama etkisi kişilerin mesajla karşılaşma sıklığına göre değişiyor tabii.

Örneğin saat reklamlarına dikkat edin, tüm saatler ya onu on geçiyordur, ya da ikiye on vardır.

Çünkü onay işareti oluşturur.
Çocuklarda etkisi nasıl oluyor?

Örneklerinizde, çizgi filmlerde birçok cinsellik içeren öğe var.

Ama çocuklar bunu anlamaz ki.
Henüz bilinçli beyinleri yani korteksleri gelişmediği için aslında en fazla çocukları etkiliyor.

Yetişkin beyni için bile hayal ile gerçek arasında ince bir çizgi var; çocukta bu, çok daha ince.

‘Ansal kurgu’ gibi bilinçaltı mesaj tekniklerinin yoğun kullanıldığı anlarda, kendilerini çevrelerine adeta kapatıyorlar.

Anneleri seslendiği zaman bile duymuyorlar.

Bu filmlerde kullanılan cinsel öğeleri, çocuklar ilk seyrettiklerinde anlamlandırmıyor ama büyüdüklerinde, bu bilinçaltı öğenin yüklü olduğu sahnede verilen mesaj neyse, onu çok daha güçlü biçimde kabul ediyorlar.
Müslüman mahallesindeki salyangozlar
Bu tür mesajlarla insanlar, hiç inanmadıkları şeylere de inanmaya başlarlar mı?
Başlarlar; ancak bu, kişinin psikolojik durumuna, mesaja maruz kalma sıklığına, mesajın onda yarattığı etkinlik düzeyine, çevresel faktörlere, bakış açısına göre değişir.

Türkiye’de bir zamanlar ‘kola’yı evine sokmayan, hatta Müslüman mahallesindeki salyangoz olarak nitelendiren aşırı muhafazakârların bile nasıl kolaya alıştığını, şimdi nasıl sofrasının başköşesinde bulundurduğunu, Türk askerinin başına çuval geçirilme hadisesinin olduğu dönemleri araştırırsanız, görürsünüz.

Coca Cola boykot edildiğinde, yerli bir marka kullanılarak, kola içme alışkanlığının azalmaması, hatta muhafazakâr çevrelere de bu içeceğin girmesi sağlandı.
Peki tutum ve düşüncelerdeki farklılaşmayı, kişinin yakınları fark etmez mi?

Sonuçta herkes aynı şeyi izlemiyor.
Sık tekrara dayalı ve yavaş ilerleyen bir süreç.

Fikir değişikliği bir anda olmadığı için diğerleri garipsemiyor.
Bu mesajları anlamanın, fark etmenin, daha önemlisi korunmanın yolu var mı?
Anlamak için değişik teknik yollar var elbette.

Ancak bireysel çaba yetmez.

Devletin önlem alması, denetlemesi gerekiyor.

Her şeyden önce Ulusal Algıyı Koruma Kanununun çıkarılması gerekiyor.

Günümüzde halkların algılarını yönetmek, toprak kazanmaktan önemli.

Bakın, Körfez Savaşı’ndan önce Irak’ta Kur’an yayını yapan bir radyonun verileri incelendi.

Ön plandaki Kur’an sesinin arkasında, klasik alt ses mesaj tekniği ile “Direnmeniz faydasız.

Boşuna savaşmayın” denildiği belirlendi.

Dolayısıyla bu iş, bilinçaltı mesaj ile örtülü reklamı ayırt edemeyen RTÜK’le, reklamcıların kurdukları öz denetim kurullarıyla falan olmaz.

Kanun çıkarılması gerekiyor.
Kitap dolusu örnek
Siz bu konuda araştırma yapmaya nasıl başladınız?
Uzun yıllar gazetecilik yaptım.

Ardından reklam ve halkla ilişkiler sektöründe çalıştım.

Bilinçaltı mesajlardan ilk kez sekiz, dokuz yıl önce yurt dışından gelen yabancı bir reklam ajansının efekt uzmanları söz etti, hatta kullandıkları tekniği bana da gösterdiler.

Çok ilgimi çekti ve algı, algı yanılmaları üzerine çalışmaya başladım.

Şu anda Colorado State Üniversitesi’nde Psikoloji Ana Bilim Dalı Sinirbilim (Neuroscience) alanında bütünleşik doktora yapıyorum.


Bu arada Türkiye’de de İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde psikoloji yüksek lisansına başladım.
Bilinçaltı mesajları siz de tespit ettiniz mi?

Nerede (hangi filmde, reklamda, kanalda vd.) ve kimin yararınaydı bunlar?
Destek Yayınları’ndan yeni çıkacak ‘Subliminal İşgal - Sekssellers’ isimli kitabımda bütün bilimsel verileriyle, dünyadan ve Türkiye’den örnekleri anlattım.

Film ya da kanal ismi vermek istemem.

Bu mesajlarla ilgili olarak, psikiyatrist, psikolog ve görsel efekt uzmanlarıyla birlikte çalışıyorum.

Ben de görsel efektleri çok iyi kullanıyorum.

Bu nedenle de yakalayabiliyorum.

                             
EREN BAŞAĞAN / erenb@doganburda.com

https://web.archive.org/web/20130210063150/http://www.tempodergisi.com.tr/haberdetay/57763.aspx


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CADILAR BAYRAMI?

.   BİR GÜN CUMHURİYET, BİR HAFTA CADILAR .   Bir günlüğüne Cumhuriyet. .   Yalnızca bir gün. Bayraklarımızı çıkarıyoruz, şiirlerimizi okuyo...