Feodal döneme dönüş
Batı’nın Rusya cezaları serbest piyasayı iptal etti:
Batı
ülkelerinin Rusya yaptırımları küresel sistemin niteliğini değiştirdi. ABD'nin
sık kullandığı yöntem olan ekonomik cezalar ve ambargolar küresel serbest
piyasayı ortadan kaldırdı.A-A+
Pek farkında
değiliz ama bildiğimiz kapitalizm artık yok.
Batılı
hükümetlerin önce Kovid salgını ve sonra Ukrayna krizini bahane ederek aldığı
tepeden inme kararlar ve Rusya cezaları küresel sistemin niteliğini değiştirdi.
Son yıllarda
ABD’nin bir alışkanlık haline getirdiği ekonomik cezalar, ambargolar,
uluslararası finans sistemini istediği gibi açıp kapaması ve doları kullanarak
yaptığı baskılar küresel serbest piyasayı ortadan kaldırdı.
SERBEST
PİYASAYA NE OLDU
Oysa kapitalizm, temel ölçütlerinden
birini serbest piyasa olarak sunar.
Bunun özü de ekonomi ile siyasetin
ayrılmasıdır.
Kapitalizm, ekonominin siyasi
baskılardan kurtulduğu, devletler tarafından bir araç olarak kullanılmadığı,
sermayenin Marx’ın deyişiyle “otonom bir özne” olarak davrandığı bir sistemdir.
Bu özelliklerden uzun zamandır
uzaklaşıldı ama Rusya’ya ve dünyanın dört bir köşesindeki Rus zenginlere karşı
uygulanan “cezalardan” ve “mala çökme” olaylarından sonra kapitalizmin fiilen
sona erdiği bile artık söylenebilir.
Üstelik dünyada tek ceza uygulanan ülke
de Rusya Federasyonu değildir.
Rusya ve zenginlerine karşı alınan
önlemler Ortaçağ döneminde kralların, sultanların, papanın, halifelerin keyfi
kararlarından farksız.
Rus zenginleri oligark olmakla
suçlanıyorlar, peki Ukrayna zenginleri oligark değil mi? Onların mallarına
neden el konulmuyor?
Ya Arap şeyhleri?
Bugün Rusların hesaplarını bloke edip
paralarını ve mallarını gasp eden Batı hükümetleri yarın herhangi bir Körfez
petrol şeyhine aynı muameleyi yapmaz mı?
Sadece onlar da değil artık dünyanın
her ülkesinin zengini artık Batı’da devletlerin potansiyel bir hedefi ve tüm
dünyada yabancı yatırımlar ve mülkiyet tehlikede!
Batılı ülkelerin, benzer uygulamaları
yapan başka ülkeleri şiddetle kınadıklarını biliyoruz.
O Doğu ülkeleri Batı tarafından
demokratik olmamakla, demokrasinin en temel ilkelerinden biri olan girişim
özgürlüğü ve mülkiyet hakkını zedelemekle suçlanıyorlar.
Batılı kurumlar daha da ileri giderek
yatırımcılarına Doğu’da ve Güney’deki bu tür anti- demokratik (illiberal)
ülkelerin güvensiz olduklarını söylüyor, her an servetlerine el konulabileceği
uyarısında bulunuyorlar. Komediye bakın, mala çöken, hesap donduran sanki
kendileri değil de başkaları.
Bugünkü ortamda benzeri uyarıları rahatça
Birleşik Krallık için yapabiliriz.
Londra’da mülk sahibi olmaya yeltenen
bir Ortadoğu zengini o malın çocuklarına, torunlarına kalmayıp ilerde İngiliz
hükümetinin olabileceğini hesaba katmalıdır günümüzde.
Öyle ya, demokratik olmadığı söylenen
sadece Rusya değil ve hele Ortadoğu’da komşu ülkeleri işgal ve istila etmiş
olanların sayısı da oldukça fazla.
Üstelik Batı’nın “demokratlık”
ölçütleri de ABD Başkanı Biden’ın “Demokrasi Zirvesi davetli listesi”
gibi tamamen keyfi olduğundan piyango kime vurur bilinmez.
FEODAL
DÖNEME GERİ DÖNÜŞ
Tekrar serbest piyasa konusuna dönelim.
Piyasaya kimlerin girip, kimlerin
girmeyeceği kralın, feodal ağanın ya da lordun iznine bağlı ise o sisteme
kapitalizm değil feodalizm denir.
Feodal ekonomide kişisel bağlar ve siyaset
esastır, belirleyici olan “biat” ilişkisidir.
Özetlersek eski toplumda köylü ağaya,
ağa beye, bey hükümdara biat ederdi.
Dünya son üç yüzyılda sömürgeci
hegemonya mücadelelerine, kurtuluş savaşlarına ve nüfuz bölgesi paylaşımı için
kitlesel boğazlaşmalara sahne olduysa da son analizde bu eski biat ilişkileri
değişmişti. Kapitalist sistemde kişisel bağların yerini üretici ve
tüketicilerin serbest piyasada engelsiz karşı karşıya gelmeleri almıştı.
Şimdi anlaşılan tekrar geriye dönülüyor
ve herkesten Batılı hükümetlere ve en başta ABD’ye biat isteniyor.
Aksi takdirde dolara dayalı dünya
sisteminden dışlanmak, küresel piyasaya girememek, alıp-satamamak ve hatta
malının mülkünün müsadere edilmesi ve yağmalanması tehdidi var.
Eskiden İngiliz Anglikan soyluların
İrlanda’da Katoliklerin mallarını yağmaladıkları gibi…
Bu arada ekonomiyi devletlerin elinde
bir silah olarak kullanmanın son 40 yılda sistemleştiğini de anımsatayım, Irak,
Afganistan, İran bir dönem Libya ve çoğu da İslam nüfuslu bir dizi ülkede ilaç
ve çocuk mamasına varıncaya kadar ambargo denemeleri yapıldı ve küresel
piyasayı siyaseten kontrol şeklindeki bugünkü anlayışa da oralardan varıldı.
Kapitalizm, 21’inci yüzyıl öncesinde
piyasanın tarafsız konumunu vaaz eder, “paranın rengi yoktur” derdi.
Bu anlayışı daha da pekiştirmek için
piyasa serbestliğinin mülkiyet ve girişim özgürlüğünün garantisi olduğunu ve
ifade özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin bu sayede hayat bulduğunu söylerdi.
Şimdi dünya piyasası ve hatta tek tek
ülke piyasaları artık serbest olmayıp zamanın krallarının denetimine
geçtiğinden geçen hafta üzerinde durduğumuz sosyal medya sansürüne de şaşmamak
gerek.
İçinde Rus sözcüğü bulunan ya da Rusya
ile ilgili olan tüm kültür eserlerinin, hatta müzik, resim, bale, spor, sanat,
edebiyat insanlarının hedef alınması da aynı Ortaçağ’a dönüş sürecinin parçası
olsa gerek.
Cadı avının yerini Rus avı almış durumda.
Rus olmadıkları halde Rus sanılarak
düşman ilan edilen Marx gibi devrimci şahsiyetleri de unutmayalım.
Onların kaderi de dünya durdukça
gericiliğin, karanlığın, insanlık düşmanlarının hedefi olmakmış demek ki.
ARI
KOVANINA ÇOMAK SOKULDU
Hâlbuki insanlık, piyasa ekonomisine
yani kapitalizme Avrupa’da iki yüzyıl süren, kardeşin kardeşe, anne-babanın
çocuklarına düşman oldukları kanlı mezhep savaşlarından sonra geçmişti.
Piyasa ekonomisi siyasetin
denetimindeki ekonomik ilişkilere bir alternatif olarak belirmişti. İnsanlar
siyasetle, diyanetle uğraşmaktan bıkıp para kazanmaya yönelmişlerdi.
Mezhep kavgaları nedeniyle Fransa’dan
Hollanda’ya kaçmış bir Fransız’ın torunu olan düşünür Bernard
Mandeville (1670-1733) kapitalizm ve serbest piyasa fikrinin babası
sayılır. Mandeville, “Arıların masalı” adlı uzun şiirinde insanları bir kovanın
arılarına benzeterek tek tek bireylerin kâr hırsı, zenginlik ve güç peşinde
birbirleriyle yarışmalarından toplumsal planda bir hayır doğacağını iddia
ediyordu.
Mandeville, insanlara “Olabildiğince
açgözlü, egoist olun, zevkiniz için de istediğiniz kadar harcayın, çünkü bu
şekilde milletinizin zenginliğine ve vatandaşlarınızın mutluluğuna katkıda
bulunursunuz” diyordu.
İktisatçı Adam Smith’i ve liberal
filozof Hayek’i şiddetle etkilemiş olan Mandeville’i Keynes de büyük üstadı
kabul eder.
Arıkovanı fikrindeki paradigma,
bırakalım siyaseti toplumsal ahlak diye bir derdi de olmayan ve bireysel kazanç hırsı içindeki tek tek kişilerin bir
sistem içinde araya gelerek toplumsal yarar oluşturmalarıdır. Örneğin Londra
son iki yüzyıl boyunca bir yanda Ortadoğu şeyhleriyle, Hintli ve Pakistanlı
zenginlerin, diğer yanda Doğu Avrupalı oligarkların, binbir çeşit kaynağı
belirsiz servetin vızır vızır dolaştığı bir kovan görünümündeydi ve bu balı
tutan İngilizler de parmaklarını sonuna kadar yalamışlardı.
Şimdi bu durum değişiyor ve hegemonya
siyaseti halk tabiriyle arının kovanına çöp sokuyor.
Ama bunun kendi ayağına ateş etmekten
farkı yoktur.
SİSTEM
TIKANDI
Öte yandan küresel piyasaya bu dibine
kadar müdahalenin nedeni anlatıldığı gibi sadece Ukrayna krizi de olmamalı.
Çok daha eskiden başlamış olan bu
önlemler dizisinde ABD’nin astronomik cari açığı, kamu borcu ve dünya
liderliğini yitirecek olması rol oynamasın sakın?
Alınan tüm piyasa karşıtı önlemler
belli ki kapitalizmin eskisi gibi devam edemiyor olmasından kaynaklanıyor.
Kimileri hâlâ 1910’larda Lenin’in açıkladığı
şekilde kapitalizmin tekelci niteliğinden ve emperyalizm (imparatorlukçu)
aşamasından söz etmekteler.
Oysa kapitalizm 1980’lerden itibaren
küreselliğe yani imparatorluğun kendisine ulaşmıştır.
Bugün ise ekonomik sistem Marksist
yöntemi uygulayan analizcilere göre “otofaji” (kendini yeme)
aşamasındadır.
Dünyanın kaynakları, ticaretin
sınırları, iklimin olanakları tükenmiş ve sosyal emeği artı değere dönüştüren
sermaye metafiziği tıkanmıştır.
Bu rahatsızlık ekonomide yokluk,
yolsuzluk ve tedarik zincirlerinde kopmalarla üst yapıda da “woke”
liberalizmi gibi kültür imhasıyla belirmekte.
Ve sistemi daha da kötü günler beklemektedir.
Konuya salt siyasal pencereden bakarsak
kapitalizmin kendini imhası anlamına gelen ekonomik cezalar dizininin kısa
vadeli hedeflerine ulaşmada başarılı olması da olanaksızdır.
ABD ve müttefiklerinin cezaları Çin, Hindistan,
Pakistan, İran, Türkiye, Mısır, Güney Afrika, Brezilya ve Meksika gibi toplamı
dünya nüfusunun çoğunluğunu ve dinamik kesimini oluşturan ülkelerde gündeme
bile gelmemiş, Avrupa’da ise enerji gibi en kritik alanlarda reddedilmiştir.
Bu bakımdan bu “otofaji”
sürecinin etkileri daha çok Batı’da görüleceğe benzer.
Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde
ekonomi kaynaklı politik sıkıntılara hazır
olmalıyız.
Madem devletler Ukrayna krizi gibi
bahanelerle piyasa kuralları dışına çıkabiliyorlar, insanlık ekmek, iş ve refah
istediği zaman da piyasa kuralları dışına çıkılsın o halde.
KENDİ TARİHİNİ YAZACAK TOPLUM NE ZAMAN
Birey ya da toplum olarak özgürleşmenin
koşulu kendi üzerine düşünebilmektir.
Bir toplum için bu koşul, toplumun
kendi ekonomik ve sosyal sistemini eleştirel ve sorgulayıcı bir gözle ele
alabilmesi, bu şekilde kendi tarihini yazabilmesidir.
Filozof Hegel, insanlığın bu aşamaya
çağdaş devletin ortaya çıkışıyla varmış olduğunu düşünüyordu. Bunu doğru
olmadığını iki yüzyıldır yaşadığımız çalkantılarla gördük.
Ekonomi, siyaset, çevre, iklim…
Şimdi her alanda yolun sonundayız ve
işte kapitalizm bir ideoloji ya da ayaklanma nedeniyle değil kendini imha ederek
çöküyor.
Kısacası toplum ve sistem üzerinde biz
düşünmek istemesek de koşullar bizi düşünmeye zorlamakta. Bu temel konuya
değinmeden ahlak, erdem hakkındaki boş laf salatalarıyla zaman geçirmek ise
düşünen insanların değil ancak sistem yanlısı liberallerin zihnini doyurabilir.
10 Nisan Pazar 2022
Kayahan
Uygur
https://odatv4.com/dunya/bati-nin-rusya-cezalari-serbest-piyasayi-iptal-etti-feodal-doneme-geri-donus-234930
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder