22 Temmuz 2023 Cumartesi

VUR BALTAYI YEŞİL AĞACIN BELİNE

 -  KUŞADASI’NDA VUR BALTAYI YEŞİL AĞACIN BELİNE!

Türkiye haritasına bakınca, Aydın-Kuşadası’nın biçimi uzun burunlu bir kişinin, gür bir kaşla batıya doğru bakışını andıran bir görüntüyü seçersiniz.

Kaş diye gördüğünüz, Kese dağı, Pamucak alnı, Dilek Yarımadası burnu, Balat dudakları, Didim keçi sakallı çenesi gibi görünür.

Kabaca Kuşadasının yüzölçmü 264 km², şeftali, zeytin ile mandalin bahçeleri kesilerek iki katlı yazlıklarla dolmuş Karaova, Davutlar, Güzelçamlı ovalarının toplam alanı yaklaşık 1725 hektardır.

Bu alan içinde Davutlar düzü ile tarım alanının yaklaşık 570 hektarı “Davutlar Ovası Tarımsal Alan Koruma Planı” içinde olup yapılaşmaya kapalıdır.

Bu kararı kim aldıysa gönülden kutluyorum.

Birinci sınıf tarım alanı olan bu düzlüklerde yazlıkların kapattığı yapılaşma alanı genişliği yaklaşık 870 hektardır.

1957 Yılından günümüze, düzdeki tarım alanının toplam yaklaşık % 50 yapılaşmıştır.

Kalan %50 kısmının 570 hektarı kısmı koruma altında olup, bu kısmın % 66 kapsamaktadır.

Neredeyse, Kalafat Dağı eteğinden başlayıp, Kuşadası-Soğucak yolunun güney, güney-batısı, yol ile deniz aralığında, ayrıca bir kilometre doğusundaki tepelerin tümü de yapılaşmıştır.

Kuşadası Belediyesinden alınan bilgilere göre, Kuşadası köyleri içinde olmak üzere yaklaşık 4665 hektar tepelik alan yerleşim ile yapılaşmaya açılmış, lüks konutlarla doldurulmuştur.

Kuşadası’nda yeşil doğa olarak elde kalan, Kalafat Dağı ile Tüllüoğlu Tepe-Değirmendere arasında kalan binyıllar boyunca depremlerin çökerttiği İğdecik Boğazıdır.

Ayrıca bunun doğuda süreği olan Gökçealan(Burgaz) ile Kirazlı arası dünyanın en görkemli, korunmuş yeşil alanıdır.

Elde kalan yeşillere bakarak, Kuşadası’nı uçmaktan(cennetten) bir köşe derseniz küçümsemiş olursunuz.

Kalan yeşil alanda düzde zeytin, üzüm bağı, incir, ceviz, şeftali, mandalin çiftlikleri, kırsal tepelerde menengiç ağaçları var.

Güney-doğu Anadolu’da menengiç çalıları ile fidanlarına Antep Fıstığı aşılanarak çok büyük kazanç elde ediliyor.

Bu yeşil alana kaçak güçek yapılan her yapı, Kuşadası’nın bağrına sokulan bir hançerdir.

Kuşadası’na gelip de yeşiline bayılan her yatırımcı, öncelikle yeşili kaldırıp üzerine betonarme yapıyı dikmektedir.

Bu işi yapan her kişi “Doğa Yağusudur (düşmanıdır)”.

Buna izin veren, ya da göz yuman her yönetici “Suçu paylaşan” kişidir.

Dün, EKODOSD’dan Bahattin bey ile Meteoroloji Müdürlüğünden Harita Müh. Derya Koçyiğit, İstanbul Orman Fakültesinden emekli Prof. Dr. Hüseyin Cahit Şat, ile kızı Özyeğin Üniversitesinden peyzaj mimarı Doç. Dr. Beyza hanım beni ivedi Orsen Sitesine çağırdılar.

Kırmızı iki tekerime binip hızla Orsen’in, dev gibi gölgelik kahvesine ulaştım.

Orsen, kıyıdaki Jangıl diye bilinen çay bahçesinin hemencecik arkasında.

Genelde üç katlı yazlık evlerden oluşuyor.

Gölgeyi yapan, Kuşadası Belediyesinin edincinde olan, tek gövdeli bir dişbudak ağacı.

25 metre genişliğinde saçağı olan dişbudak ağacının altı yoğun bir gölge.

Gövdesi üç fidanın birbirine sarmaşıp kaynaşmasından oluşmuş.

Çapı 25 metre. O sepserin gölge altında aydınlar kitap okuyorlar, akşamları ise canlı müzikle yemek yeniliyor. Pideci ile çay bahçesini işleten genç yönetici ağacı canı gibi koruyor.

Orsen yazlıkları 1980’li yıllarda yapılmış.

Ne var ki, ağacın arkasında yer alan konutlar, ağacın saçakları nedeniyle denizi göremiyoruz diye sürekli yakınıyor.

“Kesin bu ağacı”

Bu ne gaddarlık!

İki kişi denizi görecek diye, her gün gölgesinden en az 100 kişinin yıllar boyu yararlandığı, bir “anıt ağaç” olmuş dişbudağı göz göre göre kesmek!

Bu ne acımasızlık!

Ayrıca kurutmak için ağacın köküne kezzap döküldüğü de söyleniyor.

Bu ne yeşil düşmanlığı!

İşletmeci, yakınmaları durdurmak için taç kesiminden iki kamyon dolusu kesim yapıyor.

Bu bir kıyımdır.

Oysa, ağaç temel altındaki suları emdiğinden, depremde sıvılaşmayı önler, evleri göçmekten kurtarır.

Bunu defalarca televizyonlarda anlattım.

Mimar Sinan bile yaptığı tüm cami, saray, han, köprü ile çarşıların çevrelerine su kuyusu açtırmış, ayrıca ağaçlar dikerek depreme dayanıklı biçime dönüştürmüştür.

O dişbudak ağacı ivedilikle “anıt ağaç” olarak onaylanıp, korum altına alınmalıdır.

Kısacası, Kuşadası’nda doğa korumacıları ile çevreciler olmasa, içinde yapıların dolduğu kup kuru bir alana dönüşecek.

.  Biz nasıl böyle yeşilden nefret eden, değerlerimizi hiçe sayan bir ulusa dönüştük.

.  22 Temmuz 2023, Kuşadası

.    Prof. Dr. Övgün A. Ercan,

İTÜ Maden Fakültesi, Jeofizik Y. Müh.

*********************************************************************************************


20 Temmuz 2023 Perşembe

COUNCİL OF FOREİGN RELATİONS

 -       COUNCİL OF FOREİGN RELATİONS (CFR) NEDİR?

Herkese Merhaba…

Bu yazımızda size ilginç ve bir o kadar sıra dışı bir konu hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

Council of Foreign Relations (CFR) yada kısaca Dış İlişkiler Konseyi Yahudilerin dünya ülkelerine ait politikaları kendi kontrolleri altında tutmak amacıyla Yahudi asıllı Walter Lippman liderliğinde 29 Temmuz 1921’de kurulan New York merkezli bir kuruluş olup kuruluşun ayrıca Washington’da bir ofisi bulunmaktadır.

CFR uluslararası ilişkiler alanında isim yapmış akademisyen ve araştırmacılardan oluşan bir think-tank’i (kısaca Ar-Ge dediğimiz araştırma geliştirme merkezi) de bünyesinde barındırmaktadır.

Konseyin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarında etkin konumlarda bulunan 4000 civarında üyesinin olduğu düşünülmektedir.

Özellikle Amerika’daki istihbarat örgütleri üzerinde oldukça güçlüdür. 

FBI, CIA, DIA, DEA şefleri bu örgütün (yada kuruluşun) üyesidir. 

Ayrıca, dünyayı yöneten gizli örgütlerde ismi sıkça geçen Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR’nin onursal başkanı olarak kabul edilmektedir.

Konsey, çalışma grupları oluşturmakta, kitap ve raporlar hazırlatmaktadır.

Konseyin yayınladığı Foreign Affairs dergisi alanının en etkili yayınlarından biri olarak bilinmektedir.

Bu kuruluşun en ilginç yanı ise sadece Püriten kökenli kişileri kabul etmesidir. 

Püriten, 16. ve 17. yüzyıllarda I. Elizabeth’in İngiliz Kilisesi’nde başlattığı reformist harekete karşı çıkan, kendini “saflığı” aramak olarak tanımlayan bir Protestan doktrin ve ibadet şeklidir.

CFR diğer adıyla Dış İlişkiler Konseyi “Dış Çember’deki” en büyük kuruluştur.

Yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan Püriten kökenli kişilerin kabul edildiği teşkilat, devlet yetkilileri, sanayici ve avukat, hakim, profesör, doktor gibi akademik kariyer sahiplerinden oluşur.

Komisyonun belirlediği ülkenin dış politikasının uygulamasından sorumludur.

Bu kuruluşun bütün maddi giderleri Yahudi J.P. Morgan &Co.,Cornegie Vakfı,Rockefeller Ailesi ve öteki Yahudi Wall Street bankerleri tarafından karşılanır.

Bu çevrelerin yoğun destekleriyle “kuruluşundan” çok kısa bir süre sonra “dış politikada” etkili rol oynamaya başlamıştır.

37 daimi üyenin 10 tanesi Yahudi, diğerleri ise yüksek dereceli Mason’dur.

Alper Kaya

10 Temmuz 2016

Kaynak:

https://www.tech-worm.com/council-of-foreign-relations-cfr-nedir/

 

3 Temmuz 2023 Pazartesi

YAĞMA HASANIN BÖREĞİ

KUŞADASI’NDA, YAĞMA HASANIN BÖREĞİ

Kuşadası, Aydın ilinin Ege adalarını 20 kmlik körfeziyle, kuzeyde Kalafat Dağı, güneyde Samson Dağı Dilek Ulusal Parkı kollarıyla kucakladığı yerdir.

Burası öyle bir yer ki, Doğuda Tüllüoğlu Dağı, zeytinliklerle, incir bahçeleri, kirazlıklar, bağlarla örülü Kirazlı, Soğucak, Yaylaköy, Caferli Tepelerini arkasına almış, Türkiyenin en iri, en tatlı şeftali, mandalina bahçelerinin döşeli olduğu sulak, verimli Karaovası bulunur.

1955 li yılllarda denizin yararlarının ayırdına varan Aydınlılar, özellikle Nazillililer, Sökeliler önce Kuşadası içindeki Kesedağ, Türkmen, Yatlimanı, sonraları Pilavtepeye doğru yapılarını kondurarak, kentin içini çok katlı. yapılarla doldurdurmuşlardır.

Sonra, 20 km boyunca kumsalı olan en verimli topraklar olan Karaova da Türkiyenin en büyük yazlığı olan Nazilli Dinlence Köyünü, Kadıkalesi denilen Anaia antik kentini, sarıp içine alacak biçimde kondurmuşlardır.

Bunu izleyenler öteki yatırımcılar, yazlıkçılarca doğanın bağrına her eklenen yazlıkla Kuşadası’nı hançerleyerek, deniz kıyısındaki kumsaldan Yaylaköy, Soğucak, Caferli tepelerine doğru diktikleri depreme dayanıksız iki, üç katlı yazlık evlerle meyve, zeytin bahçelerine yayılmaya başlamışlardır.

Böylece, Türkiyenin önde gelen göz bebeği tarım alanlarından Karaova şeftali bahçeleri, betonarme yapı ormanına dönüşmüştür, dönüşmektedir.

Güneyde, Dİlek Yarımadasının bağrında Davutlar ile Güzelçamlı kentleri her yıl genişleyerek yemyeşil doğayı ak yapılarla ortadan kaldırmakta, ortalığı silip süpürmektedir.

Bununla kalmamış, güney-doğudaki Ağaçlı köyünden doğru Söke, tepelerden doğru Kuşadası’na çok katlı apartmanlarla sarkmaya başlamıştır.

Kuşadası ile doğası her yandan tam bir kuşatma içinde yok edilmektedir.

Çevresine yazlıkları kondurdukları, Tetis Denizinin son kalıntısı Kocagöl, kaşık gölüne dönüşmüş, Yumurtatepe yanardağı taş ocakları ile yapıların saldırısına uğramıştır.

Kişisel kazancını, doğa güzelliklerini yok etmekten üstün gören, yeni yetme yapımcılar, kalan yeşil ile doğa anıtlarına doğru diktikleri bol kazançlı betonarme yapılarıyla saldırıya geçmişlerdir.

Yeter ki arkana yaslanacağın, bir dayı, siyasi gücü al, yerelleri yaptığın bağışlarla sustur, her işi kılıfına uydur, yapılaşma yasaklı yerlere bir koyup, yirmi alacağın konutları kondur sat, çok çok geberircesine kazan, boğazına kadar dolara boğul, yetmesin, bir daha bir daha, daha çok daha çok diyerek, çoğunuz doğmadığınız, göçerek geldiğiniz bu eşsiz Kuşadası doğasını bir daha geri gelmemecesine yok edin.

Şuna yanıyorum ki, bu gibi çıkarcılara, kurdukları düzenle, işini kılıfına uydurarak sürdüren bu yolsuz, yöntemsiz, özensiz, doğaya saygısız, talancı kişilere de başarılı iş adamı densin, toplumdan saygı görsünler.

Sen, siz ey doğa talancıları, çıkarcılar, yediğiniz halt için hiç sorgulanmayın, göğsünüzü gere gere aramızda dolaşın.

Son olarak Kirazlı yolu üzerinde ormanlar, zeytin bahçeleri yok edilerek çok katlı apartmanlara dönüşürken, Kuşadası göbeğinde yeşil kalmış, deprem üreten ana kırıklarıyla depremlerin savaş alanı olan yemyeşil Kalafat Dağı son yıllarda türeyen özellikle Eviz Yapının ele geçirmesiyle lüks yapılaşma saldırısı altındadır.

Duyuşuma göre Kalafat Dağına yeni küme konutlar yapılacakmış.

Levhaları dikilmiş, toprak kazıları sürdürülüyor.

Bu demektir ki, 50 ile 80 bin kişi kente yamanacak.

Biz Kuşadası, Davutlar, Güzelçamlı çevre korumacıları olarak, 26 Haziran 2023 pazartesi günü 11-13 arası, yaklaşık 25 kişi Kuşadası’nın sayın, genç başkanı Av. Ömer Günel ile İbrahimaki de çok verimli bir toplantı yaptık.

Sayın Günel, bizler gibi doğa, kültür ile sanat sever, korumacı düzgünlüğünden kuşkum olmayan bir yerel bir yönetici.

Doğa korumacı ile çevrecilerin tüm sorularını büyük bir sabır, olgunlukla yanıtladı.

Çıkan sonuç şu ki, biz tüm kısıtlamaları koysak da, arkasına dayılarını, siyasi gücü alan her girişimci Kuşadası’na talan etmeyi sürdürebiliyor.

Nasıl mı, yapılaşmaya kapalı alan için kazanç sever girişimci, önce en üst yönetime yanaşıyor, bakanlıktan 1/100,000 ilk haritayı çıkartarak yasaklı alanı yapılaşmaya açtırıyor.

Bakanlık ABB ye 1/5,000 ilk yapılaşma yayılımını düzenlemesini yapmasını buyuruyor.

Aydın Büyükkent Belediyesi söyleneni yapıyor.

Sonra Kuşadası yerel belediyeye 1/1,000 lik yerleşim yayılımını bitirmesi buyuruluyor.

Onlar da verilen buyruklara uyarak tıpış, tıpış denilenleri, yasa, doğa ile kısıtlamalara uygun olmasa da yapıyorlar.

Kısacası, "Yağma Kuşadasının böreği".

Kılıfını uydurursan, yasak, kısıtlama yok.

Sonra, dağda, bağda, bayırda yollar açılıyor, yamaçta sekiler yapılıyor, ağaçlar kesiliyor ya da taşınıyor, dağlar kürünüyor, kayalar patlatılıyor, bu doğa soygunu, bir avuç işbirlikçinin çıkarı için sürdürülüyor.

Kim bunlar, belli değil mi.

Adıyla sanıyla belli.

Bunları yapan kişilere "bey", "beyefendi" deniliyor.

Şimdi bir deprem bilimci olarak, Kalafat Dağına bakıyorum.

Kuşadası birinci derece deprem bölgesi.

Daha 2020 de Sisam da M7,0 büyüklüğünde bir deprem oldu.

Ortalığı kırdı geçirdi.

Kalafatdağı’ndan ap açık geçtiği görülen, kırık aynaları deprem üreten kırıklardır.

Kalafatdağı’nı paramparça eden kırıklar üzerine dikilmesi tasarlanan yapıların yapılmasına en üst, üst ile alt yönetimler göz yumsa da bizler, "nasıl olsa atı alan Üsküdar’ı geçmiş" diyerek öylece bakacak mıyız…

Kalafatdağı’nın doğası göz göre göre yok edilirken öylece izleyecek, üzülecek, aramızda irdeleyip, dedikodu yapmakla yetinecek miyiz.

Yarın deprem olup da orada ev alanlarının canı kıyıldığında,

-      "Deprem takdiri ilahidir. Bu ölenlerin kaderidir. Onlar şehit oldu" diyecek siyasi yöneticilerin peşinden mi gideceğiz?

Bu yalan, bu talan ne zaman bitecek?

Yok edilen, Kuşadası için yapılacak hiçbir şey yok mudur?

Yerel yöneticilerin sorumluluğu yalnızca, durumu açıklamakla mı sınırlıdır.

Sen, ey bu yazıyı okuyan yurttaşım.

-      Sen ne düşünüyorsun?

Yoksa Türkiye talan edilirken, altımızdan halı gibi çekilen ülkemiz, kıyılarımız, doğamız, doğal yaşamımız giderken, sana, bize hiç sorumluluk düşmüyor mu?

Yoksa "çaresiziz" diyerek öyle miskin miskin oturmayı sürdürelim mi?

.         03.07.2023

.    Prof Dr Övgün Ahmet Ercan,

İTÜ, Jeofizik Yüksek Mühendisi,

Jeofizik Müh. Odası Deprem Bilim Üyesi.



CADILAR BAYRAMI?

.   BİR GÜN CUMHURİYET, BİR HAFTA CADILAR .   Bir günlüğüne Cumhuriyet. .   Yalnızca bir gün. Bayraklarımızı çıkarıyoruz, şiirlerimizi okuyo...